RSS

Etiket arşivi: zaman

İnsan Neden Eskiye Özlem Duyar?

18.12.2025-Ayşe EKŞİ ELMACI

İnsan geçmişe özlem duyduğunu sanır.

Oysa bu özlem, zamanla ilgili değil,

insanın bugüne duyduğu yabancılıkla ilgilidir.

Bugün her şey var.

Bilgi sınırsız, iletişim anlık, seçenekler sonsuz.

Ama insan yok.

Daha doğrusu, orada değil.

Ekranların içinde çoğaldıkça

hayatın içinde azaldık.

Teknoloji ilerledi,

ama toplum olgunlaşmadı.

Hız arttı,

derinlik kayboldu.

Herkes konuşuyor,

kimse dinlemiyor.

Herkes görünür olmak istiyor,

kimse gerçekten anlaşılmayı talep etmiyor.

Eskiden insanlar daha iyi değildi,

sadece daha mecburdu.

Birbirine, zamana, beklemeye mecburdu.

Şimdi kimse kimseye mecbur değil.

Bir tuşla silinen ilişkiler,

bir kaydırmayla değişen insanlar var.

Bu özgürlük değil,

bu, bağ kurmaktan kaçan bir toplumun konforudur.

Eskiye duyulan özlem,

nostalji değil,

bu yüzeyselliğe karşı içten gelen bir itirazdır.

İnsan, sürekli meşgul edilip

hiçbir şeye gerçekten dokunamadığı bir hayata

sessizce isyan eder.

Ama geçmişe dönmek mümkün değil.

Zaten mesele de o değil.

Mesele, bugünü sorgulayabilme cesaretini göstermek.

Teknolojiyi kullanırken

ona teslim olmamayı başarabilmek.

Kolay olanı değil,

anlamlı olanı seçmek.

Bugün toplum,

hızlı tüketen ama geç doyan,

çok bilen ama az düşünen,

her şeye erişen ama kendine ulaşamayan

bir hâle geldi.

İnsan eskiyi özlemez.

İnsan,

insan olduğu zamanları özler.

#@ayseceeeee#

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Aralık 2025 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , ,

ŞEKER KOKUSU

04.12.2024- Suat ÖZGE

O çok istediği hedefine ulaşmış ve zengin olmuştu artık. Çok uzun yıllardır kurduğu hayalini de gerçekleştirmek istedi ve çocukken “bir gün zengin olursam, babamın her hafta sonu eve gelirken bir tane getirdiği, o çok sevdiğim şekerlerden doyuncaya kadar yiyeceğim “sözünü aklından geçirerek ve gülümseyerek en yakın marketin yolunu tuttu.

Artık zengindi ve dilediğince alabilirdi o şekerlerden. Rafları gezdi ve aradığı şeyi bulmuşluğun sevinciyle gözleri parladı. Tam bir koca kutu aldı ve evine gitti. Daha ilk paketi açıp tadına bakınca, ne tadı nede kokusunun aynı olmadığını anlamıştı…

Hemen yardımcısını çağırdı ve şeker şirketini araştırmasını istedi. Aradan bir gün geçmiş ve bir dosya getirilmişti önüne. O zamanlar küçük bir dükkan olan işyeri geçen onca seneden sonra büyümüş ve artık uluslararası satış yapan bir firma haline gelmişti. Ozamanki dükkanın ustası ise patron olduğu için artık, şirketinde çalışan binlerce eleman yapıyordu şekerleri.

“Demek ki bu yüzden tadı ve kokusu tutmadı şekerlerin” diye düşündü kendi kendine. Nede olsa şekeri yapan usta çok mühimdi. El ayarı dedikleri şeyde çok önemliydi… Zengin adam hayalinin peşini bırakmadı ve ertesi gün kalkıp şeker şirketinin yolunu tuttu. Maddi açıdan zor durumda olduğunu öğrendiği şirkete ortak olmak ve büyükte bir yatırım yapmak istediğini söyledi… Ama bir şartla…Şartını ise şöyle söyledi şirketin yaşlı patronuna:

-“Ben küçükken babam her hafta sonu sizin dükkanınızdan bir şeker alır getirirdi bana. Tadı ve kokusu enfes bu şekerlerden kutu kutu yemek isterdim ama fakirlik işte. Ancak bir tane alabiliyordu babam. Ve ben bir gün söz verdim kendi kendime. Eğer bir gün zengin olursam doyuncaya kadar bu şekerlerden yiyeceğim. Fakat siz işlerinizi büyütmüşsünüz ve patron olmuşsunuz. Elemanlarınızın yaptığı şekerlerden ne o kokuyu, nede tadını alamadın malesef. Sizden ricam benim için üretim haneye gidip benim için aynı kokulu ve tadı olan şekerlerden yapmanız…

– ” Koskoca patron şirketini zor durumdan kurtaran ortağına karşı çıkamamış ve hemen önlüğümü takıp belki yirmi beş sene sonra üretimhanenin yolunu tutmuştu. Ve kendinden istenileni yapıp şekerleri ortağı olan genç adamın önüne getirdi. Heyecanla şeker paketini açıp tadına ve kokusuna baktı genç adam. Yine olmamıştı. Ne aynı koku, nede aynı tadı vardı…

who need help the poor street children

Şirket sahibinden belki onca yıldan sonra el ayarını tutturamadığını söyleyerek tekrar şeker yapmaması için ricada bulundu. Ve tekrar üretimhanenin yolunu tuttu adam. Bu olay belki beş defa böyle tekrarlanmış, genç adam hayalindeki, çocukluğundaki o şekerin kokusunu ve tadını bir türlü alamamıştı. Üzgün bir şekilde evine gitmek için kapıdan çıkarken, yeni ortağı olan şeker şirketinin sahibi,

– “Babanız yaşıyor mu?” – diye sordu genç adama. Babasının uzun yıllar önce öldüğü cevabını alınca ise, sadece bir paket şeker uzattı ve yolcu etti yeni ortağını… Genç adam zengin olsa da hayalini gerçekleştirememenin üzüntüsüyle evine varmış, ve elindeki şeker paketine bakmaktaydı hüzünlü bir şekilde. Sonra neden üzerinde bir kağıt olduğunu gördü. Kağıdı açıp okuduğunda ise gözlerinden yaşlar boşalmıştı. Şöyle yazıyordu kağıtta;

-“Çocuklukluğunda yediğin ve hayalin olan hiçbir şekerde o kokuyu o tadı bulamayacaksın artık. Bu şekerleri gerçek ustası, yani ben yapsam bile.. Çünkü sana o şekerleri baban getiriyordu ve şekerin üzerine sinen babanın kokusuydu. Ve şekerleri baban getirdiği için bu kadar tatlı oluyordu -“… #Yazar #Suat #Özge

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Aralık 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

12.000 YILLIK ENERJİ MAKİNALARI / BOSNA PİRAMİTLERİ

32.000 -35 000 YILLIK PİRAMİTLER

13.10.2024- GİZEM AYDIN

*Bosna Piramitleri’ni kimileriniz duymuş olabilir ancak fark ettiğim, çoğunluğun bu piramitlerden haberinin olmaması. Belki de fark etmemizin özellikle istenmediği bu gizem, tüm tarih kitaplarını tekrar yazmamızı gerektirecek.

*Bosna Piramitler Vadisi altında tüneller, su havuzları ve odalar ağı bulunmuştur. Birçok bilimsel ve jeoradar ölçümler sonucu bu labirentin onlarca kilometre uzunluğunda olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmalar sonucunda üç farklı kültürel seviye bulunmuş: Tünellerde bulunan megalitleri oraya yerleştiren 32.000 yıllık ilk uygarlık, en az 10.000 yıl önce tünelleri ve piramitleri yapan uygarlık ve tünellerle birlikte odaları malzemeyle doldurarak kapatan, 5.000 yıl önce yaşamış uygarlık.

*Ravne tünelinin yeraltında tüm piramitleri birbirine bağladığı tahmin ediliyor.. Bosna piramitlerine kuş bakışı bakarsak kutsal geometri henüz piramitlerin konumundan başlıyor ve Bosna piramitler vadisi adı verilen geniş bir alana yayılıyor. Merkezinde bir kuvarz kristali bulunan seramik megalitler yeraltı sularının da etkisiyle yüksek elektromanyetik enerji üretiyor. Tünellerde negatif radyasyon sıfır, hava dolaşımı kusursuz ve negatif iyon yoğunluğu normalden onlarca kat daha fazla. Bu nedenle içerideki hava bakteri ve virüslerden tamamen arınmış durumda. Tüm bunlar bu yeraltı labirentini dünyanın en şifalı yeri yapıyor.

*Ravne tüneli – Bosna piramitler vadisinin altında karmaşık bir tünel… Piramitlerin en büyüğü olan güneş piramidine adım adım yer altından yaklaşıyor. Bosna piramitlerini ve Ravne tünelini Dr. Osmanagic keşfetmiş.

*Semir Sam Osmanagiç, Bosna doğumlu, Amerikalı yazar, araştırmacı ve iş adamı. 2005 yılında, Bosna Piramitlerini keşfetmiş ve bu piramitlerin araştırılmasına yönelik olarak Bosna Güneş Piramidi Derneği’ni kurmuştur. Son yıllarda Bosna piramitlerini tanıtmak için yirmiden fazla ülkede konuşma yapmıştır. Maya dünyası, Peru, Pasifik, Afrika ve Avrupa uygarlıkları üzerine toplam 10 kitap yazdı. Bunlardan “Maya Dünyası” Türkiye’de de yayımlandı. Kendisi ayrıca dünyanın en saygın bilimsel enstitülerinden biri olan Rus Doğal Bilimler Akademisi’nin yabancı üyesidir. Şu anda Bosna Hersek’teki Amerikan Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olarak çalışmaktadır.

*Bosna piramitleri ya da bulunduğu şehrin adıyla Visoko piramitlerinden birine Ay, -‘Bosanska Piramida Mjeseca’- diğerine Güneş piramidi -‘Bosanska Piramida Sunca’-, deniyor. Bunlar, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna ve Zenica arasında yer alan Visoko kentinin ardında yükselen, piramit biçimli, oldukça düzgün tepeler. Dr. Semir Osmanagiç tarafından üzerinde çalışmalar yürütülmeye devam ediyor.

Güneş piramidi 220 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek piramidi. Kuzey, batı ve doğu yönleri korunmuş ve bildiğimiz piramit biçiminde. Yüzeyi dikdörtgen bloklarla kaplı. Avrupa’nın bilimsel enstitülerine göre bu bloklar modern betondan daha üstün bir beton malzemeden yapılmış. Manyetik kuzeyi bir dereceden küçük bir sapmayla gösteriyor. Bu da Maya veya Mısır piramitlerine oranla daha düzgün bir sıralamada olduğunu gösteriyor.

Piramidin üzerindeki beton bloklar arasında bulunan toprak parçalarının karbon testleri sonucu 12.000 yıllık olduğu ortaya çıkmış. Bu veriler Güneş piramidini Dünyanın en eski piramidi yapıyor.

Dr. Semir Osmanagic ve ekibi, 2005 ve 2014 yılları arasındaki dönemde, 350.000 iş saati kapsamında arkeolojik kazı, numune ve karbon 14 yöntemiyle testler yaptılar. Bosna vadisindeki beş piramidin isimleri yapılarına göre belirlendi: Güneş, Ay, Ejderha, Dünya ve Sevgi. Bu alan aynı zamanda höyük kompleksi ve büyük bir yeraltı labirentini barındırmaktadır.

Bosna piramitlerinde üstün nitelikte yapıcıların dev materyalleri nasıl kullandığına tanık olmaktayız. Bu keşif tarihidir ve birkaç nedenle Avrupa’nın erken tarih bilgilerini değiştirmektedir:

1. Bunlar, Avrupa’da keşfedilen ilk piramitlerdir.

2. Bu alan dünyadaki en büyük piramit yapısını içerir. Bosna Güneş Piramidi’nin yüksekliği 220 metreyi aşar ve Mısır’ın 147 metrelik büyük piramidinden daha yüksektir.

3. Bosna Jeodezi Enstitüsü’ne göre, Bosna Güneş Piramidi, 0 derece hata, 0 dakika ve 12 saniyeyle, manyetik kuzeye doğru en keskin oryantasyona sahiptir.

4. Bosna Güneş Piramidi’nin tamamı dikdörtgen beton bloklardan oluşmaktadır. Betonun özellikleri, aşırı sertlik (133 MS) ve düşük su emilimi (yaklaşık %1) de içinde olmak üzere, Bosna, İtalya ve Fransa’daki materyallerle ilgili bilimsel kurumlara göre modern beton materyallerinin çok daha üzerindedir.

5. Piramitler, Bosna Hersek’ten Agro pedolojiye göre, toprakla kaplıdır ve yaklaşık 12.000-15.000 yıllıktır. Organik materyalden elde edilen karbon 14 yöntemi (fosil yapraklar), 2012 yaz mevsiminde Bosna Güneş Piramidi zerindeki beton bloklar üzerinde yapılmış ve Ukrayna, Kiev’de laboratuvarlarında gerçekleştirilen çalışmada +/- 200 farkla 24.800 yıllık olduğu doğrulanmıştır. Son olarak 29.200 +/400 yıllık beton blokları arasında iki fosil yaprağı daha keşfedilmiştir. Bu bulgular, Bosna piramitlerinin gezegen üzerinde bulunan en eski piramitler olduğunu doğrulamaktadır.

6. Bosna Piramit vadisinin altında kapsamlı yeraltı tünelleri ve on milden daha fazla uzunluğa sahip bölme ağı vardır.

7. Ağırlığı yaklaşık 8 tonu bulan seramik heykeller yeraltı labirentlerinde bulunmuştur ve şimdiye kadar dünyada bulunan en büyük heykellerdir.

Visoko’daki üç temel piramit (Güneş, Ay, Ejderha), tepe noktalarından 2.180 metre uzaklıkla mükemmel bir üçgen oluşturmaktadırlar. Bu üçgenin içinde, bir piramit daha bulunmaktadır: Aşk Piramidi’nin, Tabiat Ana Piramidi’nin ve Fojnica nehrinin tepeleri. Üçgen içinde üçgen, tam anlamıyla kutsal geometridir.

Peki gelelim bu piramitlerin diğer bir sıradışı özelliğine. Avrupa’daki en eski yapılardan biri olması ve tarihi yeniden yazmasının yanı sıra piramitlerin bambaşka ve olağan dışı bir özelliği daha var. Piramidin zirvesinde 4.5 metre çapında, 28 kHz frekansında bir elektromanyetik enerji alanı dikey olarak yükseliyor. Piramit ayrıca hayvanları bölgeye yaklaştırmayan bir ultrases yayıyor. Uluslararası bir fizisit grubu, araştırmacıların ve bilim insanlarının imkansız olduğunu düşündükleri bir keşfi Bosna piramidinde yapmışlar ve güneş piramidinde yukarıya doğru giden bir enerji ışını keşfedilmiştir. Hırvatistan, Sırbistan, İtalya ve Finlandiya’nın enerji uzmanlarından oluşan dört ekip, Güneş Piramidinin üzerinden gelen elektromanyetik bir alana sahip enerji ışınını doğrulamışlardır.

Dünyada ilk kez böyle bir enerji ışını bir piramit alanında tespit edilmiş ve doğrulanmıştır. Kısa bir süre sonra piramidin tepesinden gelen 28-33 kHz aralığında ve 5-15 metre genişliğine sahip bir ultrason ışını tespit edilmiştir. Bu frekanslara doğada pek sık rastlanmamaktadır. Bunları oluşturmak için son derece gelişmiş bir makine gerekmektedir. Bu frekansa sahip bir ultrason, Amerikan Ralph Ring araştırmasına göre yerden yükselme için oldukça idealdir. Bu nedenle, Bosna Güneş piramidinin, aslında çok büyük bir enerji makinesi olduğu sonucuna varılmıştır. Buna yakın ölçümler, Visoko’nun doğal tepeleri yakınında ve İtalya doğal piramitlerinde bulunmuştur ancak şimdiye kadar herhangi bir düzen, anomali, düzenli ultrason ya da elektromanyetik alan ölçülmemiştir.

Rusya Doğal Bilimler Akademisi’nden Dr. Oleg Khavroshkin ve Dr. Vladislav Tzyplakov ile birlikte, hem Mısır hem de Bosna piramitlerinin zirvesinden ve altından gelen sinyallerin ölçumunu yapılmıştır. Sonuçlar, tepeden gelen sinyallerin 50 kat daha güçlü olduğunu göstermiştir. Bu nedenle piramitler dev enerji amplifikatörleridir.

Ve son olarak Nisan 2013 tarihinde, Sırp mühendis Goran Samoukovic tüm piramit ve yeraltı tünelleri boyunca 7.83 Hz (Schumann Rezonansı) değerini tespit etmiştir. Bu değer insanların fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişmeleri için en yararlı rezonans olan piramit kompleks korumaları olduğunu kanıtlamıştır. Bu durum, Güneş Piramidi mühendislerinin, çok uzun zaman önce kendini tekrarlayan bir makine yarattığını ve bu “enerji makinesinin” hala çalıştığını göstermektedir.

Peki Ravne tünelinin Bosna piramitleriyle bağlantısı nedir?

Dr. Semir Osmanagic bunu şu şekilde açıklar. Her bir orijinal piramidin (Çin’de Shaanxi, Mısır’da Giza ve Sakkara, Meksika’da Teotihuacan ve Palenque) yeraltı tünelleri, yapının bir parçası olarak inşa edilmiştir. Aynı durum, Bosna piramitleri için de geçerlidir.

Tarih öncesi tünellerin, kavşakların ve odaların onlarca kilometrelerden oluşan ağları, piramitlerin altına yerleştirilmiştir. Bosna piramitleri hakkında İkinci Uluslararası Bilimsel Konferansı, 2011 yılında, 11 farklı ülkeden gelen 27 bilim adamının katılımıyla gerçekleştirilmiş ve negatif iyonların yüksek konsantrasyonlarına sahip elektromanyetik alanlarının olduğu bu tünellerin, tarih öncesi ustaca yapılmış kompleks bir yapı olduğu sonucuna varılmıştır.

*Peki bu piramitlerin varlığı insan bilincinde ne tür değişiklikler oluşturacak? Kadim tarih hakkında bize öğrettikleri her şey neredeyse yanlıştır: İnsanın kökeni, uygarlıklar ve piramitler. Gelişimimiz, doğrusal değil döngüsel bir gelişim sergilemektedir. Uygarlıklar zirveye ulaşmış ve küresel felaketler onları gezegen üzerinden silmiştir. Bu durumu yeni başlangıçlar izlemiştir. Biz ise sadece en son uygarlık döngüsünde.

 
Yorum yapın

Yazan: 13 Ekim 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

ZAMANIN EVVELİNDE

21.08.2024. A. Yaşar SARIKAYA

Bir varmış bir yokmuş diye başlamıyorum. Zaman sözcüğünün, eski Türkçe DLT Sözlüğünde KAÇAN olarak yer alması konusuna tekrar dikkat çekmek istiyorum. An aralığını salise olarak düşünürsek, zaman denilen kavram, kaçırdığımız an+an+anlar olmaz mı?

Eski insanlarımız, sözcüklere, ustalıkla anlam yüklemişler. O anlamları, çözümlemek, ilişkilendirmek ve kökenini bilmek istiyorsak sözcüğün temel yapısına inmek gerekiyor. Yaşam devam ederken, zamanla iç içe yol alıyoruz. Maddesel yapımızla el ele, kol kola gittiğimiz gibi, duygusal yapımızla da zamanla hep birlikteyiz.

Takvim ve saat konusu, çok eski tarihlerde Sümerler ve Mayalar gibi bir çok uygarlığın ilgi alanı olmuş, dünya insanlarına da sağlam veriler bırakmışlardır. Bir gün, bir zaman, gelecekte diye başlayan konuşmalarımız, zaman temellidir hep.

Zamanı topluma, kendimize ve doğaya yararlı işlerde kullanmak dileğiyle ZAMANIN EVVELİNDE parçamı sunuyorum:

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

TAM 50 YIL ÖNCE BEKLENMEDİK BİR ÖLÜM ACISI

26.06.2024- Ayşe Yaşar SARIKAYA

İnsan hafızası, yıllar geçse de anıları içinde saklıyor. Hafıza, nokta kadar hacimsiz, elastiki bir torba gibi de genişleyen bir alan. Bir saniyede anımsadığımız geçmiş, anları ard arda ekleyerek bellekte film rulosu oluşturarak bize seyir zevki yaşatıyor. Acısı ve tatlısıyla. Verileri hafızadan çağırdıkça, geçmiş belleğimizde canlanıveriyor.

Nedir zaman, bilim insanlarını ve felsefecileri yıllar yılı meşgul eden zaman nedir? Bire bir içinde yaşadığımız an+an+ anların toplamı ve gelecek+ geçmişi içine alan GENİŞ ZAMAN. Bir de tümünün toplamı DEHR, evrenin ya da evren+ evren ötesi hafızası. Derinlere dalmadan anıma geçeyim:

50 yıl önce, çiçeği burnunda 19 yaşında genç bir köy öğretmeniyim. Ordu ili Fatsa ilçesi Yeniköy-Sarıyakup Mahallesi okulunda görevliyim. İki derslikli okulda mevcut 90, yeni  öğretmen atanana kadar tek öğretmenim. Öğrencileri sabahçı öğlenci yaptım. 1-2-3 sabah, 4-5 öğleden sonra eğitime devam ediyoruz. Sabah 8.30 başlıyor, akşam 17.00′ de bitiriyoruz. Öğle arası da bayram için koro, halkoyunları çalışmaları yapıyoruz. Çocuklarla, çocuklar kadar şen yakan top oynuyor, ip atlıyor, koşuyoruz. Gençlik işte, beden bu tempoyu kaldırıyor. Gel de bu gün yap bakalım.

Gönlümde yanan  öğretme aşkı ışığı ve görev sorumluluğumu omuzlarımda taşıyor, çalışıyor, çabalıyorum.  Ev sahibimin kızı Gülsüm evlenecek. O zamanlar köylerde gelinlik adeti yok. Nasıl cesaret ettiğimi bilmiyorum ama ona gelinlik diktim. Maaş günü ayda bir Fatsa’ya iniyorum. ÇAMAŞ henüz nahiye, yürüyerek Çamaş’a oradan da jeep ile Fatsa’ya gidiyorum. O zaman bu günün yolcu minibüsleri nerede, 5 kişilik jeepe  9- 10 kişi biniyor, virajlı yollardan tekerin biri uçuruma ha gitti ha gidiyor korkusuyla yol alıyoruz.

Gelinlik dikmek için Manifaturacıdan kumaş ve diğer gerekli malzemeleri aldım. Dikiş makinesi buldum, teyel, prova derken gelinliği diktim gerçekten. Köyde ilk defa bir kız, düğününde gelinlik giymiş oldu. İlçeden etamin de almıştım, genç kızlara etamin üzerine kanava işlemesini de öğrettim. Sabahtan akşama kadar okulda çalışıyor, akşamı da boş geçirmiyordum. Okulda tiyatro, koro, halk oyunları çalışmaları da sürüyor bir taraftan. 23 Nisan Bayram kutlaması, çocuklarla beraber ettiğimiz emeğe değdi.

Hazırladığımız Antep Ekibi, okul bahçesinde coşkulu anlar yaşattı. Öğrenciler çok başarılıydı. Gübre torbasını kasnağa geçirerek yaptığımız davul da işimizi görmüştü. SÜTÇÜ İMAM tiyatrosunu sergiledik, köy halkının duygulanışı ve alkışları muhteşemdi. Öğrenciler, Maraş’ın işgalini ve halkın direnişini tiyatro öğrencileri gibi canlandırdılar.

Öğretirken öğreniyor, insan karakterleri üzerinde coğrafya ve tabuların etkisini anlamaya çalışıyordum. 4. sınıfta gözleri şimşek gibi pırıl, pırıl parlayan Ali ve tatlı kız kardeşi Ayşe vardı. Anneleri 27 yaşında, genç ve becerikli bir Karadeniz kadınıydı. Kadınlarla çok anı paylaşmıştım. Yurdumun kadınları çilekeşti, tarlada, dağda bayırda ormanda birer kahramandı hepsi. Bu günün köyden kente göçen kadınları ise asla onların eline su dökemezdi. Ayşe’ye bayram için prenses giysisi dikmiştim. Ali, sobaların yanmasında, odunların kesilmesinde, okul nöbetlerinde, bir yerden alınması gereken ihtiyaçlarda en yakın yardımcımdı.

Bir gün sınıfta ders yaparken, dışarıdan sesler geldi. Dışarı çıktım ve baktım.  Köyün adamları, hep beraber sal ile hasta taşıyorlardı. Ali ve Ayşe’nin annesi fındık bahçelerken kaza geçirdi dediler. Dere tarafında bir tarlada fındık diplerini kazıyormuş, tepeden üstüne kocaman bir kaya yuvarlanmış. Tarladan alıp önce dereye, sonra da köye gelene kadar aradan 2 saat geçmiş. Acil ilçeye götürülecekti, köyün ileri gelenleri ” sen de bizimle gel” dediler. Çocukları evlerine yolladık, bindik cipe gidiyoruz. Fatsa hastanesine gidene kadar tam 1 saat geçti, yani 3 saat zaman kaybettik. Hastada hareket yok, sadece nefes alıp veriyor. Çocuklar gözümün önüne geliyor, ne yapmalıyım, kime gitmeliyim diye düşünüyorum. Hastaneye geldik, atladım arabadan, hemen acilde çalışanları “zaman kaybettik” diyerek harekete geçirdim. Sedye geldi, hastayı içeri aldılar. Hastayı röntgene, gerekli tahlillere hazırladım. Hayatımın ilk deneyimlerini yaşıyordum. Sonra doktor, ameliyata alacağız, üstündekileri çıkar ameliyat giysisini giydir dedi. Ameliyata hazırlarken hastanın yarasını çok yakından gördüm. Yanakta, göz altından çeneye kadar ay gibi kavisli bir yarık vardı. Giysisini çıkarırken yarık açıldı ve tüm dişlerini gördüm. Bu kareyi hayatım boyu unutmadım, çok etkilenmiştim. Daha çok genç ve deneyimsizdim. O kadar çok İyi olmasını istiyordum ki. Hastayı hazırladım. Hastanın eşi, annesi ve ev sahibimle birlikte sonucu bekliyorduk.  15-20 dakika sonra çıkardılar. Bize  tam teşekküllü bir hastaneye götürün dediler.  Artık anlaşılmıştı, hasta beyin kanaması geçiriyordu. Hastayı tekrar giydirdim ve hazırladım.

Eşi hastayı doktorun tavsiyesi üzerine Samsun Hastanesine götürdü, ben akşam köye döndüm. Ali ve Ayşe’ye ne diyecektim. İçim sızlıyor, yüreğim dayanmıyordu. Onlar benden iyi haber bekliyorlardı. Eve içim kan ağlayarak gittim, çocuklar gözlerimin içine bakıyordu.

Hayatımın en zor anıydı.   Sanıyorum hepsi 6 kardeşti. Çocuklarla göz göze geldiğim anın acısını şimdi de yaşıyorum.

Ertesi günü köye cenaze geldi……….

Ali şimdi İstanbul’da iyi bir işte çalışıyor. Telefonla bana ulaştı, eski günleri andık. O beni unutmamış, ben de onu unutmamıştım. Öğretmenim sizi unutmadım dediğinde sesinde, eski günleri anımsıyordum.

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

ESKİ TÜRKÇE KAÇAN VE ZAMAN

14.04.2024-A. Yaşar SARIKAYA

Zaman, felsefecileri bilim insanlarını tarih boyu ilgilendirmiş ve ilgilendirmeye devam etmektedir. Son yıllarda, anı yaşamak, anda kalmak yaşam koçları ve psikologların önerdiği yaşam biçimi olmuştur. İMDİ sözcüğü, an olarak Kaşgarlı Mahmut’un DLT eserinde karşımıza çıkar. İmdi, günlük kullanımda ŞİMDİ olarak kullandığımız bir sözcük ve “an” karşılığındadır. TÜN, KÜN, BILDIR ve daha bir çok sözcük eski dilden günümüze değin yaşamaktadır.

Aynı sözlükte KAÇAN sözünün, zaman olarak kullanıldığını görmek, maddenin 4. hali- kara delik- ak delikleri, proton ve nötronun parçalanarak birbirinden kaçma eylemini anımsattı. Zamanı hangimiz tutabiliyoruz ki, onu yaşıyor ve kaçırıyoruz. Atalarımız, bu gerçeği ayırt ederek KAÇAN sözüne eskimeyen bir anlam yüklediler diye düşünüyor insan. Yine günümüzde kullandığımız HAÇAN sözü, KAÇAN yerini almış olabilir de. Ezel, ebed, sonsuzluk, geniş zaman, gelecek, şimdiki zaman sözcüklerinin tümünün anlamlarını KAÇAN sözcüğünde buluyor olabilir miyiz?

KAÇAN sözü DLT: Ne vakit, vaktaki, ne zaman (Atalay IV 2006)

KAÇAN DLT: Ne zaman, eğer, ne zaman ki (Ercilasun- Akkoyunlu 2014)

Nişanyan sözlük: Eski Türkçe Kacan ne zaman, nasıl(soru zarfı) sözcüğünden evrilmiştir. Eski Türkçe KAÇ soru sıfatı sözcüğünden “an” ekiyle türetilmiştir diyor.

Zaman konusunda, dünya dilleri arasında sürdürülen KAÇAN eylemini anlatan başka söz olabilir belki. Yine de dilimizin ince ustalıklarına hayran olmamak elde değil.

İnsan kendi iç dünyasını bilmeden, dış dünyayı ezberler, karmaşık çokluğun gölgesinde yaşarsa kendine yararı olur mu? Dilimizi doğru kullanarak çağdaş yaşam ortamına taşıyabiliriz. Ne Ortadoğulu olmak ne de başka özentilere gerek kalmaz.

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

PARA NELERİ SATIN ALAMAZ

26.04.2021-BİLKE

1- İÇ HUZUR

En iyi terapistlerden, yaşam koçlarından eğitim alabilirsiniz. Ama iç huzur asla bunlarla ilgili değildir. O kendinizi keşfetmek ile ilgilidir.

2- BİLGİ

Para kitap satın alabilir. Ama gerçek bilgi onu yaşamak ve deneyimlemek ile olur.

3- SAYGI

Çoğu lider, bilim adamı, sanatçı parasızdı ama saygındılar.

4- HAYALLER

Herkes hayallerini gerçekleştirecek şeyin para olduğunu düşünüyor. Ama para hayallerinizi gerçekleştirdikten sonra gelecek olan şeydir.

5- SAĞLIK

En iyi hastanelerde el üstünde tutulsanız bile yine de şifa bulamayabilirsiniz.

7- DOST

Para dalkavuklukta profesyonelleşmiş insanlar satın alır. Gerçek bir dost ise paranın alabileceği bir şey değildir.

8- AŞK

Aşk; bambaşka bir şeydir.

9- ZAMAN Para ile satın alınamayacak kadar kıymetlidir.

10- MUTLULUK

Eğlenceyi satın alabilirsin. Ama mutluluk ise gerçekte sizinle ilgilidir.😊Netten Alıntı

 
Yorum yapın

Yazan: 26 Nisan 2021 in Haberler

 

Etiketler: , , , , , , ,