RSS

Aylık arşivler: Mayıs 2024

EN UZUN YOL, EVE GİDEN KISA YOLDUR

31.05.2024- Michael Morpurgo kitabı EVE GİDEN UZUN YOL

Savaş Atı kitabının bol ödüllü yazarı Michael Morpurgo’dan umut dolu bir arayış öyküsü: Eve Giden Uzun Yol.

10 yaş ve üzerindeki her yaştan kitapseverin yüreğine dokunmayı başaran Eve Giden Uzun Yol, yetimhanede yaşayan ve ait olabileceği bir aile hayali kuran 12 yaşındaki George’un esrarengiz olaylarla sınanan yaşam öyküsünü anlatıyor.

Paylaşmanın, umudun, sevginin ve azmin önemini vurgulayan Eve Giden Uzun Yol, okurların damağında klasik eserlere has bir tat bırakıyor. 

George, yetimhanede yaşayan ve yeni bir aile bulma umuduyla, yaz tatillerini farklı koruyucu ailelerin yanında geçiren içine kapanık bir çocuktur. Her yaz yeni hayallerle yola koyulan George özlemini çektiği mutlu yuvaya kavuşamadan yetimhaneye geri döner. George için yıllar boyunca süren hayal kırıklıkları bir yaz gitmeye mecbur bırakıldığı ailenin evine ulaştığında değişir. Bir çiftlik evinde yaşayan ve iki çocuğu daha olan yeni koruyucu ailesinin yanında kendisini hayatında ilk kez bir yere ait hisseder. Acaba George’un sevgi dolu kocaman bir aileye sahip olma hayali nihayet gerçekleşecek midir?

2003 yılında İngiliz Çocuk Edebiyatı Elçisi seçilen Michael Morpurgo’nun evrensel manevi değerlerle yoğrulmuş bu zamansız eseri, severek ve umut ederek her zorluğun üstesinden gelinebileceğini savunuyor. TUDEM YAYINEVİ

BİLKE YORUM: Her birimiz, dış uyaranlar ve etkenler uğruna bir ömrü tüketirken KENDİMİZE GEÇ KALIYOR MUYUZ? Sadece evlatlık olanlar değil olmayanlar da EVE GİDEN KISA YOLU arıyor. Kaplumbağa gibi evimiz sırtımızda değil ama, BEDENİMİZ EVİMİZDİR BİZİM. İnsan, çocukluk- gençlik- yetişkinlik yılları sonunda, yaşlılık aşamasında yaşama başka bakar. EN UZUN YOL KERNDİMİZE GİDEN EN KISA YOLDUR gerçekten.

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Mayıs 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , ,

TİRİT YARIŞMASINDA 1. OLANIN REÇETESİ

29.05.2024-BİLKE

1O öğrenci, büyük emek vererek tabaklarını sergilediler. ikişerli olarak 5 grup yarıştı. Birinci sınıftan 2 öğrenci birinciliği aldı. 5 grubun ürünleri de değerliydi. Her bir yarışma tabağı jüriyi ve izleyenleri etkiledi. Katılımcıların tümünü tebrik ediyoruz.

 

Etiketler: , , , ,

“SİNOP TİRİT” İŞLETMELERİN LİSTESİNDE YERİNİ ALMALI

28.05.2024- BİLKE

27 MAYIS 2024 Pazartesi günü saat 10.00’da Sinop Üniversitesi Turizm Fakültesi işbirliğinde SİNOP TİRİT tanıtımı ve sunumu “WORK SHOP” etkinliği başlığında yapıldı.

Öğrencilerin ilgisi yoğundu. GELENEKSELDEN MODERNE TİRİT YARIŞMASINA katılacak öğrenciler her ayrıntıyı ve aşamayı özenle izledi.

Derneğimizin amacı, Sinop bir yemek türünü daha gündeme getirmek, turizm sektöründe kullanmak, yemek çeşitlerimizi zenginleşmektir. Bu projede paydaş olan Sinop Üniversitesi yetkililerine ve öğrencilere dernek yönetimi olarak teşekkür ediyoruz.

Yarışma günü yine Sinop ilinin PİRİNÇLİ VE ZILBITLI SAC BÖREĞİNİ tanıtıyoruz. Bu böreklerin de iddialı olarak listelere girmesini amaçlıyoruz.

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Mayıs 2024 in sinop tirit

 

Etiketler: , , , , ,

101. KOVAN İŞTE O KOVANDI

25.05.2024- Yaşar Aktaş- Alıntı

1921 martında İnönü ovasında Ethem çavuş evladı gibi sevdiği 75 lik

Topla 18 saattir düşman mevzilerine isabetli atış yapmaktadır

Ethem çavuş bir mermi Daha almak için sandığa elini atınca bir gariplik fark eder

Bir merminin üzerine yazı yazılmış çaputla da bir çivi sarılmıştır.

Yazıyı okumaya zaman yoktur mermiyi ateşler Düşen kovanı bir kenara bırakır herkes merak içindedir kovanda ne yazıyor diye. Hava kararır atışa ara verilir komutan askerlerin meraklı bakışları altında kovanı eline alır yazıyı okur.

Seyfi çavuş 4 alay 3 tabur 8 batarya 7 ocak 1921 inönü

Bu mermi 2 ay önce İnönü’de kullanılmış. Ankara imalatı harbiye de çalışanlar yazıyı fark edince kovanın üstüne çaput ile ucu inceltilmis bir çici bağlayarak tekrar cepheye yollarlar. Kovan Ankara’ya tekrar döndüğünde üstünde yeni yazı vardır.

Aksekili ethem çavuş

8 alay 3 tabur 1 batarya

20 mart 1921 İnönü.

Kovan tekrar düzeltilir barut doldurulur mermi çekirdeği konulur çivi çaputla sarılır cepheye gönderilir böylece kovan üzerindeki mesaj sayısı 8 olmuştur.

Tarih 9 eylül şanli Türk ordusu İzmir’e girer. Aynı tarihlerde kovan Ankara’ya döner. Bu sefer kovanın üzerinde bir künye birde mektup vardır. Kamil usta mektubu açar herkesin duyacagı bir sesle okumaya başlar. Allaha şükürler olsun düşman kaçıyor muzaffer Türk ordusu düşmanı kovalıyor güzel İzmir’e yakınız artık iki gün önce Banazdaki muhaberede Seyfi Çavuş Şehit düştü künyesini ailesine göndermek istedik ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik kovandaki yazılardan anladık ki bu topçu neferinin bir ailesi de siz olmuşsunuz. Bu sebeple Seyfi Çavuşun künyesini size yolluyorum yüzbaşı Muhsin Talat 4. alay 2 tabur 8 batarya 5 eylül 1922 Salihli

İmalatı harbiyede herkes ağlıyordu hiç tanımadıkları halde yazıyla kardeş oldukları seyfi çavuş vatan uğruna şehit düşmüştü. Kamil usta ağlayarak tezgahın başına geçer kovanı yenilemeye başlar seyfi çavuşun künyesini iki perçinle kovanın dibine sabitler.

Savaş bitmiş zafer kazanılmış kovanın gönderilmesine gerek kalmamıştır. Teğmen Hamdi Vasıf mühimmat depolarında yapılan sayım esnasında mermiyi bulur. O esnada MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Çankaya’daki sofrasında ayağa kalkmış bıçağını hafifçe tabağa vurarak

Beyler yarın cumhuriyeti

İlan edecegiz diyordu

Ertesi gün mecliste yaşasın cumhuriyet sesleri dalgalanıyordu.

Cumhuriyetin ilanı 101 pare top atışıyla kutlanır

101 inci kovan o kovandı evlattı evladıydı Türk milletinin bu son top topyekün bir milletin sesi oldu O sesin sahibi

Gazi kovan bugün M.K.E .Müzesinde cumhuriyeti yaşamaya devam ediyor

Yaşar Aktaş- kültür ve merak grubu

BİLKE YORUM: Sosyal medya gruplarında dolaşan bir yazıyı paylaşıyoruz. Cumhuriyetin kıymetini bilmek ve yeniliklerine değer vermek amacında birlik olmalıyız. Orta Doğu ülkelerinde yaşananlar, İsrail’in Filistin Halkına tutumu, İran uçak kazası, Libya, Mısır, Irak olayları sorumluklarımızı hatırlatmalı. Kitap okuyan, dünyadaki gelişmelerden ve olaylardan haberdar olan toplum olmalıyız. Tek düze, parti odaklı ve dar açılı bakmamalıyız. Su savaşları, buğday savaşları planlarını kurgulayanlara karşı, YERLİ ÜRETİMİ desteklemek görevimiz olmalı. Topraklarımız boş kalmamalı, kendimiz üretip kendimiz pazarlamalı, ele muhtaç olmamalıyız.

 
Yorum yapın

Yazan: 25 Mayıs 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , ,

“SİNOP ADADA GÖMÜLÜ ALTIN SABAN” ANLATISI

24.05.2024- Mustafa GENÇ- Gazeteci

Sinop bir çok medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarihi bir şehirdir. Geçmiş tarihimiz boyunca burada yaşamış insanların büyük çoğunluğunu da Türklerin ve Rumların oluşturduklarını biliyoruz.

Yine Ünlü Seyyah İbni Batu’ta da yazmış olduğu kitabında; Sinop’un Ada düzlüğünde 11 tane Rum köyünün olduğundan stayyişle bahsetmektedir. Bu önemli Şahsiyet kitabında, Adadaki Rum köylerinde yaşayan insanların tarımla uğraştıklarını, Sinop’ta da çok sayıda Rumların yaşadığını yazmaktadır.

Yine Sinop’ta yaşayan kişilerin büyük bir bölümünün duydukları ve konuştukları gibi, şehrin Yarımada düzlüğünde herhangi bir yerde ‘Altın Saban’ veya önemli kişi ve devletlerin hazinelerinin gömülü olduğu sanılıyor.

Böyle bir konunun mümkün olup olmadığına inanmak için de Sinop’un tarihi yapısını çok iyi incelemek gerekiyor. Sinop şehrinde bir çok medeniyetlerin, güçlü kavimlerin uzun yıllar içersinde hüküm sürdüklerini bildiğimiz de , bu tür hazinelerin varlığını da boş bir hayal olarak değerlendirmememiz gerekir.

Sinop tabii bir liman olduğu için, Karadeniz’in sığınılacak güvenli tek limanı durumundaydı. Bu nedenle de buradaki ticaret hacmi bir çok yerleşim yerlerinin üzerinde seyrediyordu.

Sinop şehri tarihin belli bir döneminde ‘Devlet’ olarak hüküm sürmüş, adına para bile bastırılmıştır. Bunun yanında Sinop’ta Balatlar Kilisesinde başlatılan kazılar şehrimizin tarihi ve geçmişi içinde büyük önem taşımaktadır.

Bu tarihi yerde kazı başlangıcındaki törende bir konuşma yapan Kazı başkanı Gülgün Hoca ; Balatlar Kilisesinin bir bölümünde KOSTANTİNAPOLİS’in hazine odasının bulunabileceğini, bu konuya gerekçe olarak; Kostantinapolis’in Anadolu da kendine ait bazı önemli toprakları kaybetmesiyle başlayan süreçte büyük sıkıntı içine girdiğini, bu nedenle de o yıllarda nüfusun büyük çoğunluğu Rumlardan oluşan ve savunması da güçlü olan Sinop’a yöneldiğini konuşmasında belirtmişti.

Yine Sinop’ta gizli bir yerde Altın Saban’ın bulunduğuna dair Sinop’lu vatandaşlarımız babalarından, dedelerinden ve büyüklerinden duydukları hikayelerini çeşitli ortamlarda sürdürmeleri bu işin önemli bir ayrıntısıdır.

Yine konuştuğumuz bazı Sinop’lu büyüklerimiz, daha önce Sinop Şehir Parkında, bu gün ise Sinop Müzesinin bahçesinde sergilenen iki aslan heykelinin, ilk bulunduğu yerdeki pozisyonunda, Aslanların bakışlarının kesiştiği noktada hazinenin bulunduğunu bize söylemiştir. Bununla birlikte Eski Müze Asistanı Fuat Dereli de Aslan Heykellerinin Lonca kapısından alınarak Şehir parkına konulduğunu bize açıklamıştı.

Altın Saban’ın Adanın değişik yerlerinde olabileceği belirtilirken, Karakum’un üzerinde bulunan yüksek tepenin isminin ‘Altın Tepe’ olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Bunların yanında Eski Amerikan Radarının Sinop’a bakan yüzünde bulunan ‘Yıkık Kaleyi’ de yine gözden kaçırmamak gerekir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Müze Müdürlüğü nezaretinde bu bölgede belirlenen bir yerde, dozerle yapılan aramanın amacını yine bir çok Sinoplu’nun çok iyi bildiğini zannediyorum.

Kısaca Sinop’ta gizli bir yerde önemli bir hazinenin bulunduğu tahmin ediliyor , ancak bu hazinenin ne zaman toprak altından gün ışığına çıkarılacağı ne yazık ki bilinemiyor. Haydi hayırlısı diyoruz….

Mustafa Genç-Gazeteci

 
Yorum yapın

Yazan: 24 Mayıs 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , ,

SAYIN VALİMİZİN DERNEĞİMİZE İADE-İ ZİYARETİ

23.05.2024- BİLKE

Sinop Valisi Sayın Dr. Mustafa ÖZARSLAN 20 Mayıs 2024 günü eşi ile birlikte derneğimizi ziyaret ettiler. Valiliğin instgram sayfasında habere yer verildi:

Valimiz Dr. Mustafa Özarslan, eşi Reva Beray Özarslan Hanımefendi ile birlikte;

📍Sinop Bilim Kültür Eğitim (Bilke) Derneği’ne iade-i ziyarette bulundu.

📌 Dernek Başkanı Yaşar Sarıkaya ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile bir süre sohbet eden Sayın Valimiz; derneğin çalışmaları hakkında bilgiler aldı.

📌Göstermiş oldukları nezaket ve misafirperverlikten dolayı teşekkür ederek çalışmalarında kolaylıklar diledi.

Sayın Valimiz ve eşine biz de teşekkürlerimizi sunuyoruz. BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 23 Mayıs 2024 in Haberler

 

Etiketler: , , , ,

SİNOP’UN EN İLGİNÇ MAHALLESİ!

22.05.2024- Hakan CİNEL- FLAŞ HABER- 21. Mayıs haberi

Sinop’un Ada Mahallesi’ndeki sokak isimleri adeta “Kuş Adası”nı andırıyor.

Sinop’un Ada Mahallesi’nde bulunan cadde ve sokak isimlerinin çoğunluğu kuş isimlerinden oluşması bölgeye gelen ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Eski zamanlarda ağaçlarla dolu olduğu ve çok sayıda kuş çeşidinin bir arada yaşadığı bilinen bölgede bu durum aslında ibretlik bir hikayeye sahip. Mahallenin eskilerinin anlatımına göre 70’li yıllarda burası adeta bir ‘kuş adasıydı’. Sonrasında Sinop’un gelişim bölgesinde yaşanan bir heyelan yapılaşmayı bu bölgeye kaydırdı. Maalesef zamanla ağaçların yerini beton bloklar aldı ve eski ihtişamını kaybetti. Eski zamanlarda Ada mevkiinde avcılık çok yapılırdı, bu kuşların kaybolma nedenlerinden birisi de bilinçsiz avlanma, bu tahribatı biz insanoğlu yaptık, üzücü bir durum.” Dedi.

Günümüzde ise Ada Mahallesi’nde birlikte yaşayan kuşlar sokak isimlerinde yaşatılmaya çalışılıyor. Bazı sokak isimleri arasında Atmaca, Bıldırcın, Bülbül, Güvercin, Kanarya, Keklik, Kumru, Leylek, Papağan, Saka, Martı, Serçe, Sülün, Sığırcık, Çulluk, Ördek, Üveyik, Şahin, Çalı Kuşu, Kırlangıç ve Arı Sokak gibi isimler bulunuyor.

Ayrıca, Ada Mahallesi’nde Kartal ve Kuşlar Caddeleri’nin yanı sıra Aşiyan (Kuş Yuvası) isminde 19 sokak daha bulunması, geçmişte Sinop’ta kuşlara verilen değerin bir izi olarak görülüyor.

Ancak dikkat çeken bir nokta ise yapılan haber araştırmalarında mahalle sakinlerinin bu özellikten haberdar değil. Hakan Cinel

 
Yorum yapın

Yazan: 22 Mayıs 2024 in eski sinop, Haberler

 

Etiketler: , , , , , , ,

BUNALIYORUM ÇOCUK…

21.05.2024-Şerafettin GÜÇ-Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Eğitimci Yazar

“Bunalıyorum çocuk, büyük bir acı içinde bunalıyorum…” Bu sözler cumhuriyetimizin kurucusu ve Türk Devrimi’nin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’e ait. Peki, Atatürk’ü bu sözleri söylemesine iten sebep neydi?

0 yıl süren bir savaş sonucunda Anadolu yıkıntıya dönmüş, halkı ve doğal kaynakları sömürülmüş, insanları cahil bıraktırılmıştı. Elbette, bitkin ve yorgun bir ülkede savaşı kazanmış olmak yetmeyecekti, ülkeyi kalkındırmak ve ilerletmek gerekiyordu.

Üstelik yatırım yapacak para yokken, Osmanlı’nın borçları da ödeniyordu. Bu da yetmezmiş gibi, dünya ekonomik bunalımı çıkageldi.

Bunalım, bir şeyler üreterek satmaya çabalayanları da yiyip bitirecekti.

İşte bu koşullar altında kıvranan halkının sıkıntılarını doğrudan ondan dinlemek için, Gazi yurt gezisine çıktı. Yol boyunca dura dura, halkı dinleye dinleye 6 Mart 1930 günü Isparta üzerinden Antalya’ya ulaştı. Gazi, kaldığı evin bir odasına Hasan Rıza Soyak’la birlikte çekilerek, kapıyı kapatır ve bir koltuğa oturur:

BUNALIYORUM ÇOCUK

Çok yorgun ve sinirlidir. Elleri titreyerek sigarasını yakar ve şöyle konuşur:

Bunalıyorum çocuk, büyük bir acı içinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, gittiğimiz her yerde devamlı dert, şikâyet dinliyoruz… Her taraf derin bir yokluk, maddi, manevi bir perişanlık içinde… Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; memleketin hakiki durumu bu işte.

Bunda bizim bir günahımız yoktur; uzun yıllar hatta asırlarca dünyanın gidişinden aymaz, birtakım şuursuz idarecilerin elinde kalan bu cennet memleket; düşe düşe şu acınacak hale düşmüş.

Bu arada beni en çok üzen şey nedir bilir misin? Halkımızın aklında kökleştirilmiş olan, her şeyi başta bulunandan beklemek alışkanlığıdır. İşte bu zihniyetle; herkes, her şeyi Allah’tan bekleyiş ve rahatlık içinde, bütün iyilikleri bir şahıstan, yani şimdi benden istiyor, benden bekliyor; ama nihayetinde ben de bir insanım be birader, sihirli bir gücüm yok ki…

İleri milletler seviyesine erişmek işini; bir yılda, beş yılda, hatta bir nesilde tamamlamak da imkânsızdır. Biz şimdi o yol üzerindeyiz; kafileyi hedefe doğru yürütmek için, insan gücünün üstünde, gayret sarf ediyoruz; başka ne yapabiliriz ki?

KAYNAK

Atatürk’ün özel kalem müdürlüğünü yapan, en yakınındaki isimlerden Hasan Rıza Soyak’ın “Atatürk’ten Hatıralar” kitabından alıntıdır.

(1) Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2019.

(2) Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1995.

(3) Yalçın Kaya, Bozkırdan Doğan Uygarlık-Köy Enstitüleri, Cilt 2, Tiglat Matbaacılık, 2001.

BİLKE YORUM: Yaramaz çocuklar vardır, anneleri ne derse desin inadına tersini yaparlar. Toplum sahnesinde aynı örnekleri görmekteyiz. Gruplaşmaların amacı, inatlaşmak yerine erişeceği sonlar için üretmek olmalıdır. Nedense takıntı, bilinç kanallarını tıkıyor ve bağlıyor. Kuru kuru boş tartışmalara yol açıyor. El etek öpme ve padişahlık sevdası hiç durmadan dile getiriliyor. Aralarında ağzından emdiği süt burnundan gelen bebeğin de olduğu 20 çocuk, bir gecede babası tarafından boğduruluyor. Bu durumun övünülecek neresi var? DLT’ den sonra hiç Türkçe sözlük ve Türk kültürü çalışmaları yapılmıyor. Bununla övünmeli miyiz?

Üreten bir lider olan ATATÜRK, gelecek kuşaklara bilişimin sözleri ile, çok VERİ DEPOLAMIŞTIR. Düşünceleri, fikir sanat boyutu, uygulayıcılığı ile örnektir. Tartışma ve inatlaşma ortamı olamaz.

 
Yorum yapın

Yazan: 21 Mayıs 2024 in Bilinmeyenler, Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , ,

DAĞLADI CİĞERCİ CİĞERİMİN YARASINI

20.05.2024- BİLKE

Neyzen Tevfik, parası olmadığı halde aç olduğu için ciğerciye girer ve iki porsiyon ciğer yer sonra da garsonu çağırarak parasının olmadığını, sonra vereceğini söyler.

Şef garson kabul etmez, ya parayı verirsiniz

ya da bu gün bulaşıkları siz yıkarsınız der.

Neyzen :

-“Öyleyse arka sokakta bir dostum var, bir pusula yazayım ona götürün parasını o verir”

Şef garson :

-“Tamam ben giderim”

Şef garson arka sokaktaki kişiyi bulur ve;

-“Efendim, bu pusulayı size Neyzen bey gönderdiler”

Neyzenin dostu, pusulayı okuyunca tebessüm eder ve kaç porsiyon ciğer yediğini sorar.

Garson :

-“İki porsiyon efendim”

Dost, üç porsiyon parası vererek:

-“Bir porsiyon daha yesin”

Şef garson meraklanır:

– “Efendim çok merak ettim, pusulada ne yazdığını söyleyin.

Dost pusulayı uzatır.

İki satır yazı vardır.:

-“Dağladı ciğerci ciğerimin yarasını ciğerparem veriver ciğercinin parasını” ALINTI- EDEBİYAT SEVGİSİ

BİLKE YORUM: Kim bilir kimin kim olduğunu? Dindarım diyenin dinle ilgisi olmayınca. Eşitlikçiyim diyenin ezenden farkı olmayınca. Öyle değil mi, kim bilir kimin kim olduğunu? Kim bilir Neyzen’in kim olduğunu. Sözler zamanı aşıp düşündürmüyorsa.

Yağıyor bilmiş bilmiş herkesten emirler; sağanak, sağanak gökten yağarcasına. Neye yarar, damlalar toprağa değip, tohum uyanmadıkça.

 
Yorum yapın

Yazan: 20 Mayıs 2024 in Bilinmeyenler

 

Etiketler: , , , , , , ,

FARE ÇUVALI TEORİSİ

19 Mayıs 2024- ALINTI

Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.

Bu durum yolculuk boyunca devam etti. Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikayesini sordu. Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.

Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu. Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler. Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar.

Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.

Mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve (Fare Çuvalı Teorisi) karşısında şaşkınlığa uğradı ve Batı’nın ülkelerimize karşı uyguladığı siyasi tuzakları iyi anlayarak, ne zaman ülkemiz , huzur ve istikrar hissetmeye başladığında, içerden ve dışarıdan çuvalı sallıyorlar ve fitneler başlatarak, terör azıyor !..

Doğal olarak halklarımız içgüdülerini manipüle edenlerin ardına düşüyor ve herkes “çuvalı kemirip delme” gerekliliğini unutuyor.

BİLKE YORUM: Toplu yaşamanın bilincine ermek, uygarlığın ta kendisidir. Yönetme tutkusu ve yönetilme tutkusu aşka dönüşmüşler arasında kalmadan, o duvarları yıkabilmeliyiz. Gündem değişiklikleri, fare çuvalını sallayan kişinin davranışını anımsatıyor. Varlığı ve insanları kullanma, diz çöktürme sevdası örneklerini, dünya varoluşundan bu yana çok gördü. Fareler gibi kapana kısılmak, çuvalda hapsedilmek yerini özgürlüğe bıraksın.

 
1 Yorum

Yazan: 19 Mayıs 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , ,