Sinop’ ve KURTULUŞ ANITI konusunu ne zamandır gündemde tutmaya çalışıyorum. Nerede şehit oldu bilinmeyen, mezarları bile olmayan gariplerin anısını yaşatmak üzere konuyu resmi makamlara iletmeye devam ediyorum. Sarıkamış’ta donanlar, Çanakkale’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Trablusgarp’ta, Yemen’de ve diğer cephelerde kahramanca ölen isimsizlere vefa borcumuzu ödeyelim. Biliyoruz ki Sinop, nüfus oranına göre Türkiye’de en fazla şehit veren iller arasındadır. İnebolu sahilinden başlayarak Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan yolu bilir misiniz? Kurtuluş Savaşı boyunca, İnebolu’ya deniz yoluyla gelen cephanenin kağnılarla cepheye ulaştırılmasında kullanılan yol İSTİKLAL YOLU’ dur bu yol. Sinop’tan İnebolu’ya akın, akın asker sevk edilmiştir. Bilindiği gibi, o zamanlar, nüfus yoğunluğu köylerdedir. Köylerde, saban sürülür, ekinler ekilir, orakla biçilir, buğday değirmende öğütülür. Atatürk’ün tanımıyla “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR”.
Yıl 1835, BOA Sinop ve köyleri nüfus kayıtlarını araştırdığımda, Sinop köylerinden, 12- 13- 15 yaşında askere giden çok çocuk olduğunu gördüm. Bu çocuklar ve bu çocukları özlemle bekleyen analar, hepsi yüreklerinde hasret ateşiyle ebediyete göçüp gittiler. O analar için, ölene kadar asker babasının yolunu gözleyen anneannem gibi özlemle gözü açık gidenler için, değer bilmeliyiz.
18 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru Sinop’a gelmiştir. Atatürk’ün Sinop’a geldiğini kanıtlayan F. Rıfkı ATAY-ATATÜRK’ÜN BANA ANLATTIKLARI 1914-1919 kitabı sayfa, 141-142 diyor ki; …………….Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz’in coşkun dalgalan arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıki idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, nefyolma, (sürülmek) düşündüklerimi yapmaktan menedilmek, hepsi ölmekle müsavi idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata rıhtımına geldim. Baktım ki rıhtıma yanaşmış olacağını sandığım vapur, uzaklardadır. Sandallarla vapura gittik. Kaptana yola çıkmak için emir verdimse de Kızkulesi açıklarında muayeneye tabi tutulduk. Birkaç ecnebi zabit ve askeri bizi yoklayacaklardı. Muayene uzayıp gitti. Gelip gidildiğine göre acaba bunlarla şehirdekiler arasında bir muhabere mi vardı? Maksat beni tevkif etmekse, bütün bu şeylere lüzum yoktu,sıkılıyordum. Bir kararsızlık da olabilir, diye düşündüm. Bundan istifade edebilmek için kaptana hareket hazırlıklarını çabuklaştırmasını söyledim. “Yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan demir aldırmaya başladı. Ben kaptan yerinde idim. Zabit ve askerler dışarı çıktılar. Hareket ettik. Karadeniz boğazından çıkarken, kaptana tehlikeli ihtimalleri anlattım. Cevap verdi: “ – Ne aksi, dedi, bu denizi pek iyi tanımam, pusu!amız da biraz bozuk… “ Mümkün olduğu kadar kıyılan takip etmesini tavsiye ettim. Çünkü bundan sonra benim tek istediğim, Anadolu’nun bir kara parçasına ayak basmaktan ibaretti. “Sahili takip ede ede evvela Sinop’a geldik. Kasabaya çıktım. Oradakilerle görüşerek, Samsun’a kolaylıkla gidilebilecek yol olup olmadığınısoruşturdum. Maatteessüf yokmuş! Çok zorluk çekecek ve günlerce yollarda kalacaktık. Bilmem neden, Samsun’ a bir an evvel ayak basmak için o kadar acele ediyordum ki zaman kaybetmektense tehlikeye göğüs germeyi tercih ettim. “Tekrar Bandırma vapuruna bindik. Aynı tertipte seyahat ederek, nihayet Samsun Limanı’na vardık! “
2025 18 MAYIS günü SİNOPLULAR olarak hep birlikte kutlayalım umuduyla…
Elimizde Emin ve Kemal Amca’nın çaldığı davul yok. Evet, yok ama on yıldır biz bir davul çalıyoruz, 18 MAYIS 1919 diye. Tellal olduk söyleye söyleye, çok yorulduk yaza, yaza. Duyan duydu, duymayanlar da duysun diye çalıp duruyoruz aynı davulu. Duysun herkes, bu özel bir gündür. Anısına, Sinop’a KURTULUŞ ANITI dikelim. Nerede şehit oldu bilinmeyen, mezarları bile olmayanlar anısına. Sarıkamış’ta donanlar, Çanakkale’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Trablusgarp’ta, Yemen’de ve diğer cephelerde kahramanca ölen isimsizler anısına.
Sinop, nüfus oranına göre Türkiye’de en fazla şehit veren iller arasındadır. İnebolu sahilinden başlayıp, Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan, Kurtuluş Savaşı boyunca İnebolu’ya deniz yoluyla gelen cephanelerin kağnılarla cepheye ulaştırılmasında kullanılan yol İSTİKLAL YOLU’ dur. Sinop’tan İnebolu’ya akın, akın asker sevk edildiği zamanlardır.
Bilindiği gibi, o zamanlar, nüfus yoğunluğu köylerdedir. Köylerde, saban sürülür, ekinler ekilir, orakla biçilir, buğday değirmende öğütülür. Atatürk’ün tanımıyla “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR”. Yıl 1835, BOA Sinop ve köyleri nüfus kayıtlarını araştırdığımda, Sinop köylerinden, 12- 13- 15 yaşında askere giden çok çocuk olduğunu gördüm. Bu çocuklar ve bu çocukları özlemle bekleyen analar, hepsi yüreklerinde hasret ateşiyle ebediyete göçüp gittiler. O analar için, ölene kadar asker babasının yolunu gözleyen anneannem gibi özlemle gözü açık gidenler için, değer bilmeliyiz. Birlik olmalı ve KURTULUŞ ANITI dikmeliyiz Sinop’a.
Fenerbahçe ve Galatasaray kupa finalinde tek yürek olduğumuz gibi, yine tek yürek olalım. Ayrı gayrı demeden hep birlikte el ele. Değer bilmeliyiz, unutturanlara, unutanlara hatırlatmalıyız. Çocuklarımıza, torunlarımıza, gençlerimize kanıt bırakmalıyız. Bürnük’ten, Sakarabaşı’na, Samsun sınırından, Kastamonu sınırına; en yüksek köyden kent merkezine, yaşayan herkes dedeleri anısına anıtı görmeye gelsinler.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’İN Han duvarında gördüğü dörtlük gibi, onlar da dedelerinin isimlerini bulsunlar anıtta. Ne yazıyordu şair, HAN DUVARLARI şiirinde;
Şiir de kanıtlıyor, yıllarca hudutta askerlik yapanları. Nice kahramanlar can verdi bu yurt için, özgürlük için; Çünkü KAYITSIZ ŞARTSIZ EGEMENLİK MİLLETİN.
Sinoplular, hep birlikte 18 MAYIS 1919’a sahip çıkmalı; Valilik, Belediye ve tüm halk bunu birlikte başarmalıyız.
O gün ile ilgili kaynakları eklediğimiz dilekçeyi Belediye Başkanımıza yıllar öncesinde sunmuştuk. Başkan Yardımcısı Sayın Bülent OKTAY, son iki başkan dönemindeki çabalarımızın en yakın gözlemcisidir. BİLKE Sitemizde yazı olarak tekrarlarla yayınladık. Dernek olarak, 18 MAYIS 1919 ANISINA BİLKE HALKBİLİM ÖDÜLLERİ düzenleyerek farkındalık yaratmak istedik.
Anlatamadığımızı, kaynaklar ışığında okurlarla tekrar paylaşalım ve bu sessiz davulu yeniden çalalım diyoruz. Belgelerle 18 MAYIS 1919 günü:
” Ergun HİÇYILMAZ-İsyan Adımdır Benim” kitabında diyor ki”;
“Bandırma Vapuru’nun hareket halinde olduğu tarihte İngilizler 100 kadar asker ve harp malzemesini Samsun’a çıkarmıştı (17 Mayıs 1919). Bandırma Vapuru önce Sinop’a gelmiş ve Samsun’a karayolu ile geçilmesinin imkanı aranmıştı (18 Mayıs). Ancak güvenlik sebebiyle tekrar vapura dönülecek ve Bandırma, Samsun’a müteveccihen demir atacaktı.”
M.Şakir ÜLKÜTAŞIR, Türk Kültürü 5. cilt , sayfa: 30’da diyor ki;
“17 Mayıs 1919 Cumartesi sabahı İnebolu’ya varıldı. Fakat Mustafa Kemal kasabaya çıkmadı. 18 Mayıs Pazar günü öğle vakti Sinop limanına giren gemi, alelusul pratika verdikten biraz sonra, Mustafa Kemal şehre çıktı ve burada Sinop’un ileri gelenleriyle görüştü. Sinop’ta Pontus Cemiyetinin bir şubesi vardı. Başlarında Eczacı Vasil bulunuyordu. Paşa bunların faaliyeti hakkında malumat aldı. Konuşmalar sırasında müstakbel bir mukavemet için, huzurundakileri uyarıcı bazı sözler de söyledi. Çok heyecanlı idi. Bir an evvel Samsun’a varmak istiyordu. Akşam saat 20 den sonra Sinop limanından demir alan, yani kalkan Bandırma vapuru, Gerze ve Bafra sahilleri boyunca Samsun’a doğru ağır ağır ilerlemeye başladı. Bütün gece seyrine devam etti. Mustafa Kemal, gemide iki gece hiç uyumamıştı. Üstelik pek az şey yemiş ve mutadı veçhile mütemadiyen sigara içmişti.”
F.Rıfkı ATAY-ATATÜRK’ÜN BANA ANLATTIKLARI 1914-1919 kitabı sayfa, 141-142 diyor ki;
…………….Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz’in coşkun dalgalan arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıki idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, nefyolma, (sürülmek) düşündüklerimi yapmaktan menedilmek, hepsi ölmekle müsavi idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata rıhtımına geldim. Baktım ki rıhtıma yanaşmış olacağını sandığım vapur, uzaklardadır. Sandallarla vapura gittik. Kaptana yola çıkmak için emir verdimse de Kızkulesi açıklarında muayeneye tabi tutulduk. Birkaç ecnebi zabit ve askeri bizi yoklayacaklardı. Muayene uzayıp gitti. Gelip gidildiğine göre acaba bunlarla şehirdekiler arasında bir muhabere mi vardı? Maksat beni tevkif etmekse, bütün bu şeylere lüzum yoktu, sıkılıyordum. Bir kararsızlık da olabilir, diye düşündüm. Bundan istifade edebilmek için kaptana hareket hazırlıklarını çabuklaştırmasını söyledim. “Yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan demir aldırmaya başladı. Ben kaptan yerinde idim. Zabit ve askerler dışarı çıktılar. Hareket ettik. Karadeniz boğazından çıkarken, kaptana tehlikeli ihtimalleri anlattım. Cevap verdi:
“- Ne aksi, dedi, bu denizi pek iyi tanımam, pusu!amız da biraz bozuk… “
Mümkün olduğu kadar kıyılan takip etmesini tavsiye ettim. Çünkü bundan sonra benim tek istediğim, Anadolu’nun bir kara parçasına ayak basmaktan ibaretti. “Sahili takip ede ede evvela Sinop’a geldik. Kasabaya çıktım. Oradakilerle görüşerek, Samsun’a kolaylıkla gidilebilecek yol olup olmadığını soruşturdum. Maatteessüf yokmuş! Çok zorluk çekecek ve günlerce yollarda kalacaktık. Bilmem neden, Samsun’ a bir an evvel ayak basmak için o kadar acele ediyordum ki zaman kaybetmektense tehlikeye göğüs germeyi tercih ettim. “Tekrar Bandırma vapuruna bindik. Aynı tertipte seyahat ederek, nihayet Samsun Limanı’na vardık! “
Atatürk’ün F. Rıfkı ATAY’A yazdırdığı notlar, bu güne kaynak olsun, geleceğe kaynak olsun ve değer bilinsin umuduyla tekrar yayınlıyoruz. Bir İnci Memleketim kitabımda konu yer almaktadır. O günlerin kıymetini herkes bilsin diye; duymazdan gelenlere, popüler siyasetin etkisinde kalanlara anlatmak amacıyla yazıyoruz. CUMHURİYET bize Atatürk ve silah arkadaşlarının, isimleri unutulmuş, kuytularda, köşelerde vatanı için can verenlerin emanetidir, sahip çıkalım.
Sevilen dahiliye doktorumuz Sayın Burhan ŞENDİL, Atatürk’ün 18 Mayıs günü Sinop’a geldiğinde yaşananları kaynak kişilerden dinleyenlerden. BİLKE HALK ANKETİ ödülünü 18 MAYIS 1919 anısına veriyoruz.
Sinop yerel gazetecilerimizden Sayın Mustafa GENÇ 18 MAYIS 1918 günü Atatürk’ün Sinop anılarını youtube kanalımızda anlatıyor:
BİLKE, SİNOP için 18 Mayıs 1919 tarihinin önemini sürekli hatırlatıyor. 2016 HALKBİLİM ÖDÜL TÖRENİMİZ
Alpay TIRIL akademik dalda ödülünü alırken
İsyan Benim Adımdır Kitabı- Ergun HİÇYILMAZ
BÖLÜM:19 Mayıs 1919…
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve Milli Mücadele ışığını yaktığı tarih…
Peki ama bu ışığı kimler yakmıştı? Sadece Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkanlar mı? Kimler Bandırma’ya “Tam Yol” vermişti? Özetle 19 Mayıs’tan önce ve 19 Mayıs’tan sonra neler olmuştu?
Şimdi Bandırma Vapuru nasıl demir almış onu görelim.
Yazı, Harbiye Nezareti’nden Sadaret’e yazılmıştı: İlga edilen Yıldırım Orduları Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Dokuzuncu Ordu Kıt’aları Müfettişliğine tayin olunmuş ve tayin keyfiyeti padişah huzuruna arz edilmek üzere, Sadaret makamına arz kılınmıştır. Adı geçen zatın emri altında bulunacak olan Üçüncü ve Onbeşinci Kolorduların mıntıkalarını ihtiva eden Sivas, Van, Trabzon, Erzurum vilayetleri ile Samsun Sancağı mülki memurlarının Mustafa Kemal Paşa tarafından yapılacak tebliğleri icra etmelerinin emir buyrulmasını istirham ederim.” (30 Nisan 1919)
Harbiye Nezareti’nin bu yazısı ile Mustafa Kemal Paşa’ya Sivas, Amasya, Tokat, Şebinkarahisar, Van, Hakkari, Trabzon, Dize, Gümüşhane, Samsun, Erzurum, Erzincan, Hınıs ve Şarki Beyazıt sancaklarının bütün askeri ve mülki idaresi tam salahiyetle verilmişti. Sadaretin müspet cevap verdiği bu tezkireden sonra Harbiye nezareti, Erkan-ı Harbiye-i Umumi’ye yaptı tamimde “tayinin aynı gün Zat-ı Şahanenin (Padişahın) irade-i seniyelerine arz kılındığını ve İstanbul’da bulunan Paşa’ya tebliğ edildiğini” bildirmişti.
Harbiye Nazırı Müşir Şakir Paşa ile Sadrazam Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya vazife ve salahiyetlerini gösteren bir talimat yazısı vereceklerdi. Bu talimat yazısında yukarıdaki sancakların Paşa’nın emrinde olduğu teyit ediliyor, ayrıca Diyarbakır, Mardin, Ankara, Kayseri, Kastamonu, Malatya gibi vilayetlerin Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’nin her türlü müracaatına cevap vermesi isteniyordu.
Buraya kadar olan gelişmeler göstermiştir ki, Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu müfettişliğine tayin edilmiş ve hem Harbiye Nazırı Şakir Paşa hem de Sadrazam Damat Ferit Paşa’dan salahiyetine dair “talimat tezkiresi” almıştır. Yani Paşa’nın gideceğinden, hem aralarında geçen konuşmadan, hem de verdiği “irade”den dolayı Padişahın haberi vardır. Bu derece geniş ve mühim bölgeler üzerinde o döneme kadar çok az kişiye verilen bu salahiyetle, Harbiye Nezaretine sadece bilgi vermek kaydıyla bütün nezaretlere hitap edebilecekti. Açıkçası Mustafa Kemal Paşa bütün orta, doğu, kuzey ve güneydoğu Anadolu üzerinde muvafık gördüğü işleri yapabilecekti. Padişah’ın bu tayin meselesine irade çıkarması bazı çevrelere göre “lütuf” gibi irdelenmektedir. Bu kadar geniş yetkiye sahip kumandana bu irade hak ettiği için verilmiştir. Ülkeyi düze çıkaracak “tek adam” odur. Önemli olan bu tayinle milli mücadeleyi başlatmaktır. Ve başlatmıştır.
Samsun’a hareket öncesi
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden önceki görüşmelerinde hem silah arkadaşları hem de Sadrazam ve Padişah Vahdettin de vardır. Paşa 15 Mayıs 1919’da Damat Ferit Paşa’nın, Nişantaşı’ndaki evinde kendisine verdiği özel akşam yemeğine, yeni Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa ile birlikte katılmıştı. Sadrazam, Mustafa Kemal’in salahiyetlerini hangi ölçüde ve nasıl kullanacağını merak ediyordu. Sadrazamın bu konuda tereddütlerinin olduğu anlaşılıyordu. Mustafa Kemal Paşa, “İngiliz raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış. Yerinde yapacağım tetkikat ile hallederiz” demişti. Sadrazam bu defa Cevat Paşa’ya dönerek “Siz ne dersiniz?” diyecekti. Cevat Paşa bu soruyu, tereddüdü ortadan kaldırmak gayesiyle şöyle cevaplayacaktır: “Efendim, Paşa tabiî o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede kuvvet kaldı ki?”
Sabah Genelkurmay Başkanlığı’na giden Paşa, Cevat Çobanlı ve Fevzi Çakmak ile vedalaşmış, oradan Babı-ali’ye geçerek, İzmir’in işgali üzerine toplanan kabinenin, Dahiliye ve Hariciye nazırlarıyla vedalaşmak imkanını bulabilmişti (15 Mayıs 1919).
Padişah’a veda için Yıldız Sarayı’na da giden Mustafa Kemal, bu buluşmayı şöyle anlatacaktı:
“Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Padişah’la adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap vardı. Padişah hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: ‘Paşa, Paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Tarihe geçmiştir.’ O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum. “Bunları unutun.” dedi. “Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa devleti kurtarabilirsin.” Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? Kendisine, “Merak buyurmayın efendim. Nokta-i Nazar-ı Şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an olsun unutmayacağım.” (İstiklal Savaşı, Ömer Sami Coşar)
Mustafa Kemal Paşa “Muvaffak ol” diyen Padişah’a veda ederek, derhal Şişli’deki evine dönerek hazırlıklarını tamamlayacak, Akaretler’e giderek annesi ile vedalaşacaktır. Hareket saati gelmiştir. (16 Mayıs 1919)
Paşa ve refakatindekiler Galata Rıhtımı’na otomobil ile inmişler ve açıkta demirli bulunan Bandırma Vapuru’na sandalla geçmişlerdi. Önceden kararlaştırıldığı gibi rıhtımda herhangi bir uğurlama merasimi yapılmamıştır. Vapur işgal kuvvetlerinin mutat kontrolü için Kız Kulesi açıklarında demir atmış bir İngiliz binbaşısı komutasındaki heyet tarafından araştırmaya tabi tutulmuştur.
Bandırma Vapuru’nun hareket halinde olduğu tarihte İngilizler 100 kadar asker ve harp malzemesini Samsun’a çıkarmıştı (17 Mayıs 1919).
Bandırma Vapuru önce Sinop’a gelmiş ve Samsun’a karayolu ile geçilmesinin imkanı aranmıştı (18 Mayıs). Ancak güvenlik sebebiyle tekrar vapura dönülecek ve Bandırma, Samsun’a müteveccihen demir atacaktı.