RSS

Etiket arşivi: bilke kilim

SİNABELİ KILIÇLI KÖYÜ KOOPERATİFİ

23.05.2023- Ayşe. Yaşar SARIKAYA

Anadolu kadınımız, sırtındaki onca yükün altında ezilirken, yüreğinde sakladığı duyguları dokumalara, nakışlara, türkülere yazmıştır. Onların bu yazdığı eserleri okumak ve anlamakla geçti yıllarım. Bu yolda saçlarıma ak düştü, bedenim yoruldu ve antik çağlardan beri Anadolu coğrafyasında yer alan “KİBELE KÜLTÜRÜ” çıktı karşıma. Binlerce yıldır KADIN, varlığı ile tarihte hep konu edilmiş. Ya ezilen, ya bir Amazon, ya da Sinope gibi bir tanrıça olarak çıkmıştır karşımıza.

Biz, toplumda kadına gerçek değerini verdik mi? 74 yılında ilk öğretmenliğe başladığımda mert, çalışkan bazı kadınlarımızın köylerde sözü geçerdi. Toprağı tanır, doğanın mevsim özelliklerini bilir, insan sağlığı konusunda sahip olduğu deneyimleri kullanırdı. Ve doğadan koptu kadın, sanayileşme çağında toprağı öksüz bıraktı böylelikle duyarlılıklarını kaybetti. Üretici olmayı bıraktı tüketici oldu.

Sinop kadın el sanatlarının korunması ve yaşatılması konusunda çok yetkili ile görüştüm. Emeklerim “hocanın göle maya çalması” örneğine benzese de verimli çalışmalar da görmekteyiz. 2020 BİLKE 5. HALKBİLİM ÖDÜLLERİ kapsamında ödül alan bir projeyi tanıtmak istiyorum.

* KÖY KENT KÜLTÜR KÖPRÜSÜ KATEGORİSİ- Yücel DEMİRHAN – Aylin DEMİRHAN “KILIÇLI KÖYÜ KÜLTÜR MERKEZİ PROJESİ”ile  Aylin DEMİRHAN İstanbul SEV koleji öğretmeni  Yücel DEMİRHAN emekli öğretmen.

PROJE 1. AŞAMA: Aylin DEMİRHAN kolej öğrenci velileri, öğretmenleri ve köylü halk ile birlikte eski okul binası restore edildi.  Kütüphane kuruldu, bilgisayar alındı. SEV Koleji öğretmen ve öğrencileri köyde kamp yaptı köy yaşamını gördü.  Kamp boyunca öğrenciler, öğretmenleri Aylin Demirhan, Rachel Litwak, Mehmet Cemil ve James Farley liderliğinde etkinliklere katıldı.

Grup tarlada çalıştı, inek sağdı, ormanda yürüyüş yaptı. Köy çocuklarıyla tanışıldı oyunlar oynandı, sohbet edildi, okul binasının restorasyonunda çalışıldı. Tarladan sebze toplandı, yemekler pişirildi; armut toplayıp pekmez yapıldı, hamur açıldı mantı yapıldı, kümesten yumurta alıp haşlandı, sofralar kuruldu, toplandı, bulaşıklar yıkandı. Bazı öğrenciler toprağı sürdü, diğerleri doğal tarım amaçlandığı için ilaçlama yapılmadığından otları temizledi, kimisi karık açtı, kimi ekti, kimi de fidelere can suyu verdi.

Tarla aletleri kullanıldı, çiftlik hayvanları tanındı, köydeki börtü böcekle yaşama deneyimlendi. Organik atıklar toprağa geri kazandırıldı.  Yıldızların yoğunluğu, gecelerin sessizliği yaşandı. Güneşin doğuşuyla kalkıldı, batışıyla tavuklar kümese kondu, öğrenciler Karadeniz’in yeşiline, Sinop şivesine ayak uydurdu.

PROJE 2. AŞAMA: Yücel DEMİRHAN, Kılıçlı Köyü Kültür Merkezine dokuma atölyesi kurdu. Köylüden geleneksel dokuma tezgahı buldu, Halk Eğitimi Merkezi ile işbirliği yapıldı. Köydeki genç ev hanımlarına el dokuma kurs açıldı. Kurs belgesi alanların, öğrendikleri sanat ve dokuma kurs belgesi ile istihdamları hedeflendi.

Kursiyerler kursta dokuma eğitimi alırken, çocukların başıboş olmaması için, merkezde Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu işbirliği ile ana sınıfı açıldı. Kültür Merkezine Ana sınıfı öğretmeni ve geleneksel dokuma öğretmeni atandı.

2020 yılında proje bu aşamada iken, 2023 yılında kooperatif kuruldu ve köy kadınları üretmeye başladı. İnstagram adresinden kooperatifin çalışmalarını takip edebilirsiniz. Ürettiklerini kermesle satışa sunacaklar. Üreten kadınlarımıza SELAM OLSUN!

Projeyi başından beri tasarlayan, olgunlaştıran ve bu günkü aşamasına getiren anne kız Yücel DEMİRHAN ve Aylin DEMİRHAN’A dernek olarak teşekkür ediyor, kooperatif BAŞKANI aYLİN demirhan’ı kutluyor BAŞARILAR DİLİYORUZ.

İşte kadınlarımızın dokuduğu kilimlerden örnekler:

MART 28’de yayınladığımız akademik yazıda konunun detaylarını okuyabilirsiniz.

https://sinopbilke.com/2023/03/28/sinopta-kybele-kultu/

 
Yorum yapın

Yazan: 23 Mayıs 2023 in Kültür Arşivi

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , ,

SİNOP DİKMEN YÖRESİ KADIN KÜLTÜRÜ KAYBOLMASIN

08.11.2022- A. Yaşar SARIKAYA

Dikmen ilçe ve köylerinde yaptığım çalışmaları arşivlemiş olsam da, yöre insanının kültüre sahip çıkmasına ihtiyacımız var. Her emekli gibi, sohbet muhabbet, gezme, okey yerine yılarca kaybolan kültürlerimizin ardına düştüm. Araştırmalarım sayesinde de, yöre insanını tanıma şansına sahip oldum.

Dikmen yöresi kadınlarımız, yün kilimlerini düz çizgili dokumuşlar; ama elbise ve bel kuşaklarına çok güzel el nakışı motif ler işlemişlerdir. Bu işlemelerin tek, tek isimleri vardır. Resmi kurumlarla işbirliği çalışması için çok zaman harcadığımı takip edenler bilirler. İşkur Müdürü Lokman Ceylan’ı, kaybolan kültüre hassasiyetimle o kadar çok rahatsız ettim ki Dikmen’de bu nakışlar yaşasın diye kurs açıldı. Kursun açılması ile ilgili ısrarım, sandıklarda gizli saklı tavan aralarında atıl durumda olan bu ürünlerin toplanması, fotoğraflanması, özelliklerinin kayda geçirilmesiydi.

2012 yılı BİLKE-İŞKUR- DİKMEN HEM işbirliğinde açılan DİKMEN kaybolmaya yüz yutan el sanatları kursundan:

Dikmen Göllü Köyünde köy müzesi açıldığını sosyal medyadan gördüm ve çok sevindim. Aynı yerde kadın el sanatları bölümünün olmasını da isterim. Dikmenliler, ninelerinin renklerle ve desenlerle nasıl dost olduğunu bilmeliler ve gelecek kuşaklara kendilerine has el sanatları hafızasını oluşturmalılar. Bu müzenin açılmasına vesile olan Köy muhtarı ve Alaaddin DOLMA’ya örnek çalışmaları için teşekkür ediyor, tüm özverili çalışmalarında başarılar diliyorum. Yörenin internet fenomeni genci Hilmi İNCE’ye de müzenin tanıtımını yaptığı için kültüre katkısından ötürü teşekkür ediyorum. Hepiniz var olun, sağ olun emekleriniz çok değerli.

Yıllardır Kültür Müdürü, Halk Eğitimi Müdürleri, Valilik, Kuzka, İl Proje Ofisi ile çok görüşmelerim olmuştur. Bu hafta, başladığım ve sonuca ulaşmasını istediğim Dikmen kaybolan el sanatları ve Tilkilik köy kültür evi ile ilgili yine vali yardımcımız ile görüştüm. Çalışmalarımı zaten önceden beri biliyorlardı, gündemim konu hakkında kurumlar destek olabilir mi başlığıydı.

Mekan açılabilirdi ama orayı bekleyen bir sorumlu olmasında konu düğümlendi. Dikmen için, belediye başkanlığı bu konularda önder olabilir dediler. Yine omuzlarımda koruyamadığımız kültürümüzüm ağırlığı ile valilikten çıktım. Kadınlarımızın koyun güderken elindeki işine, gece tezgah başında yüreğini açıp kilime, dokuma bezine döktüğü duyguları hiç olmazsa görsel olarak saklayabilmeliyiz. Gelecek kuşaklar, yöremizin köyümüzün hafızası kaybolmadı desinler.

Dikmen bölgesinde kadınlarımızın işlediği ve kaybolan el sanatlarından 2012’de fotoğrafladığım görsellerden bazıları:

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , ,

BOYABAT YÖRÜK KİLİMLERİ

11.10.2020-Hasan MUSLU BOYABAT- AKYÖRÜK KÖYÜ ARAŞTIRMALARI

KAYNAK: Yusuf DURUL YÖRÜK KİLİMLERİ/1977 baskı

Kilim ve çuval heybe resimleri: Hasan MUSLU

Orta Asya’dan göç ederek Anadolu’ya gelen ve göçebe hayatı yaşan Yörükler, gittikleri yerlerde de eski hayat tarzlarını devam ettirmişlerdir. Zaman içerisinde bir kısmı yerleşik hayata geçmiş, bir kısım Yörükler de yaylak ve kışlaklarda hayatlarını sürdürmüşlerdir.

 Yörükler hayatlarını devam ettirirken hayvan besler, sebze yetiştirir, giyim eşyalarını da kendileri dokurdu. Bu dokudukları giyim eşyalarını büyük şehirlere köy ve kasabalardaki pazarlara iner ürünlerini satarak ihtiyaçlarını alırlardı.

Akyörük köyünde 1965 öncesi hemen, hemen her evde bir ıstar dokuma tezgâhı bulunup, çuval ve kilim dokumacılığı yapılarak pazarda satılır gelirinden aile bütçesine destek katılıyordu.

 Köyde kilim dokuyucu kadınlar bu işe ıstar dokumak derler. Istar nedir diye baktığımızda “Çıkarma, çıkarılma, döndürme” anlamına gelmektedir. Yani bir resmi veya bir motifi dokuma üzerine çıkartılarak resmetme anlamına gelmektedir. Eski Türkler ıstar değil de dastar dokuma diye söylendiğini öğreniyoruz.

Boyabat’a bağlı çok sayıda Yörük taifesine bağlı köyler bulunmaktadır. Bu köylerden sadece Akyörük köyünde, kilim, heybe ve çuval gibi dokumacılık yapılırdı. Değişen hayat şartlarına göre 1970 yıllarda Akyörük köyünde de dokumacılık işi bırakılmıştır. Istar tezgâhlarında kilim, heybe ve Çuval el dokumacılığı yapılırdı.

Çuvallar çeşitli ebat ve derinlikte olur bunlar un buğday koyup muhafaza etmek ve taşımak için kullanılır. Bilindiği gibi heybeler ise at, eşek ve katır gibi hayvanların sırtında yük taşınmasında kullanılıyordu. Bu gün Akyörük köyün de bulunan dokuma kilim ve heybelerdeki sağlamlık,  motiflerdeki renkler aynı canlılığını korumaktadır.

Dokuma sanatı başlangıcında hayvan hayatından doğmuştur. Eğrilen yünler boya ve motiflerin düzeni ile içinde bir mana kazanıyor. Dokumayı yapanın dokumada hayatı ruhu, sevinci kaderi, ümidi göze çarpar. Dokuma motifleri birer mesaj karakterindedir.

Bu gün bahse konu motif ve şekiller Türkmen Yörük gibi aşiret ve obaların çevresinde görülmektedir. Akyörük köyünde dokunan kilim ve heybe motifleri Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki Yörük ve Türkmen kilim motifleri ile benzerliktedir..

Motifler nasıl doğmuştur ne anlama gelir diye bakıldığında başta 24 oğuz boyların damgalarında kullanılan şekiller olduğunu görüyoruz.

 Oğuz boyları sahip oldukları mal ve eşyaları karışmasın diye sorun yaşanmasın diye bu şekillerin(ongun) vurulması kural haline gelmiş. Kullanılan bu ongunlar bu günlere kadar taşınmış halı kilim ve heybelerde işlenerek anlamını korumuştur. Bu şekiller dışında Türk boyları hayvan, bitki ve değişik motifler kullanmışlardır.

Istar tezgâhı basit bir düzenekle çalışmaktadır. Sağlam tutturulmuş iki direk arasına kendi akıllarınca yaptığı bir düzenek.

Üstten ve alttan sağlam bağlantıları ile dokuma yapılacak tezgâh gergin ve gevşek hale gelmesi ayarlanır. Dokuma yapılabilmesi için Kirkit vurularak dokuma yapıldığı için tezgâh üzerindeki iplerin gergin hale gelmesi gerekmektedir, gevşek olmaması gerekir. Eğer gevşek olursa tezgâhın üst bağlantısı çevrilip gerilmesi sağlanarak ayar yapılır.

 Kirkit, ağaçtan yapılmış tutacak sapı olup, ön kısmına sık aralıklarla diş açılarak yapılan tokmak biçiminde bir alettir.  Anadolu’nun bazı bölgelerinde (kerkit) Gaziantep Avşar, Türkmen ve Yörüklerde aynı manaya gelen kirkit şeklinde kullanılmaktadır.

Bize bırakılan kültür emanetlerinden olan el dokuması YÖRÜK KİLİMLERİ
renklerini ve canlılığını koruyor.

Dokunulan her kilimde, her heybede Türk insanın yaşam biçiminin gelenek ve göreneklerinin estetik bir dille anlatımıdır.

 Çocukluğumuza görürdük. Yaşlı ebelerimiz ipleri büyük bir kazan içine koyup kök boyalarla veya şehirden aldığı boyalarla kaynatıp boyanın tutuğu anlaşılan iplik demetleri kazandan alınarak duvarlara asılıp kurutulurdu. Renklerin elde edilmesini çoğu zaman kendi tecrübeleriyle bulmuşlardır.

Kök boya elde edilişinde bazı bitkiler kullanmışlardır. Bildiklerim,

Ceviz yaprağı, Tetire yaprağı, Kızamık kökü, kabalak otu, soğan kabuğu bunlardan bir kaç örnekleri. Bu bitkilerden elde edilen boyalar hiç rengini kaybetmeyip hala aynı renklerinde duran kilimler vardır.

Bu kilimlerde,
Göz nuru, emek var
Bu kilimlerde boyanın tutmasında ebelerin zekâsı var
Bu kilimlerde Kirkit seslerinin nağmeleri gizli
Bu kilimlerde özümüzü kimliğimizi okursunuz.


Bu kilimlerdeki her motif

Asya bozkırlarından taşınan adrestir.

KAYNAK

Türk kilim motifleri: Yusuf DURUL

Anadolu kilimlerinden örnekler: Yusuf Durul

 
Yorum yapın

Yazan: 11 Ekim 2020 in sinop kilimleri

 

Etiketler: , , ,

DURAĞAN KİLİMİ

A. Yaşar SARIKAYA- 08.10.2020

2006 yılında Durağan’da 3 gün derleme ve araştırma yaptım. Nakış ve desen konusunda ilimizin en zengin ilçesi olduğunu gördüm. Hele mahramada rakibi yoktu. Kadın entarisi önündeki işleme ise bildiğim kadarıyla Türkiye’de tekti.

3 gün boyunca, türkü, hikaye, masal, oyun, giysi ve işlemeler konusunda çalıştım. Dolu dolu geçen 3 gündü. Kameraman, kaynak kişilerle görüşme, soru soran bir tek kişiydim. Amaç kültürümüze hizmet etmekti. Bu güzellikler kaybolmamalı, gelecek kuşaklara taşınmalıydı.

2020 yılında yapacağım kilim sergisi için çekimlerini yaptığım kilim örneklerinin sergide sergilenmesi için çok kişi ile görüştüm. 20 telefon görüşmesi yaptım ama sonuç alamadım.

Sergide eski kamera çekimlerinden fotoğraf çektim ve sergiledim.

Durağan’de HEYBELİ denen heybe
Durağan torba
Durağan kilim

Durağanlı, çalışkan bir hukuk öğrencisi ile görüştüm. Bizim için köyünden bilgi topladı ve bize ulaştırdı. Bu araştırma için Ülkünur ERDOĞAN’A çok teşekkür ediyoruz.

Durağan’da Üçlü Dokuma

Ülkünur ERDOĞAN- ANKARA UNV. HUKUK ÖĞRENCİSİ


Sinop’un Durağan ilçesinde Durağan çuvalı, heybesi ve torbası olmak üzere üçlü bir takım dokurlarmış. Bunlar hakkında bilgi edinmeye çalıştım. Durağan ilçesinin Aşağı Karacaören köyünde yaşadığım için bilgi toplama ve araştırma işine kendi köyümden başladım. Köyümüzün kuruluşunun çok eskiye dayanmamasından ve köyümüzün Durağan merkeze çok yakın olmasından dolayı köyümüzde dokuma işleri geri plana atıldığından çok fazla bilgi toplayamadım.

1955 doğumlu Hatice Çetin ile bir sohbet gerçekleştirdim. Köydeki gençler olarak biz Hatice Ebe diyoruz. Hatice Ebe bana bildiklerini şöyle anlattı:
“Kızım, ben sadece bir kere annemle torba dokumuştum. Torbayı büyük yün saçaklardan yapmıştık.
Boyutu 80 ilmeğe 80 ilmekti. Her ilmek 4 düğümden oluşuyordu. Başka bir şey hatırlamıyorum. Bizim köylerde böyle şeylerle uğraşılmaz. Bunları dağ köyündeki kadınlar yapardı önceden. Durağan’da oturan bir tanıdık yapardı ama o da 3 sene önce rahmetli oldu.”
Hatice Ebe’nin gelini 1977 doğumlu Mükerrem Abla ise şöyle dedi:
“Önceden Kızılcepet köyünde yapılır diye duyardık ama o köy bize çok uzak hiç bilmiyoruz ki hâlâ yapılır mı yapılmaz mı? Bir de önceden Durağan Halk Eğitimde dokuma kursları açılmıştı ama biz gidemedik. O kurslara kim gitti kim öğrendi hiç bilmiyoruz.”

Kendi köyümden toplayabildiğim bilgiler bu kadardı. Beybükü, Ortaköy, Dağdelen gibi farklı köylerlerde olan ilkokul arkadaşlarım Betül Güngör, Ayşe Özlü, Gamze Nur Kabakçı gibi arkadaşlarım da benim için
kendi çevrelerinden bilgi toplamaya çalıştılar ancak onlarda bir bilgi edinemediler. Sanırım bir kültür daha yavaş yavaş yok oluyor.
Ülkünur ERDOĞAN

 
Yorum yapın

Yazan: 08 Ekim 2020 in sinop kilimleri

 

Etiketler: , ,