RSS

Etiket arşivi: deyimler

ÇAM DEVİRMEK/GÜME GİTMEK/AVUCUNU YALA DEYİMLERİNİN HİKAYESİ

06.10.2024- Onedio Üyesi BENDER

(Başkalarını kızdıracak, üzecek, gereksiz, münasebetsiz söz söyleme anlamında bir deyim.) 

ÇAM DEVİRMEK

Zengin bir adamın, Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış. Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş. Eski binalar hep ahşap yapıldığı için, gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş ve inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş. Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe ve ceviz ağaçları da bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için Nişantaşı’ndaki konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine emir vermiş:

-Bir hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas yaptır demiş.

Saf uşak da efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün bahçesinde ne kadar kıymetli çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız uşağın adı, çam deviren uşak kalmış.

Güme Gitmek: Zamanında yeniçeriler suçluları yakalayıp zindana kapatırlarken “HOOOPPP GÜM” şeklinde nara atarlarmış. Ancak aynı “kurunun yanında yaş da yanar” atasözünde olduğu gibi bazen zindana atılanlar arasında suçu olmayanlar yani masum kişiler de bulunurmuş. İşte halk suçsuz bir vatandaşın zindana atıldığında, günahsız yere hapse götürülüyor anlamında “Adamcağız güme gitti, yazık oldu” demiş.

Avucunu Yala: Bu deyim, kışın karlı ve soğuk havalarda inine kapanarak, tabanlarının altını yalamak suretiyle karın doyurmaya uğraşan ayıların hareketinden alınmadır. Çünkü ayılar kışın arasa da yiyecek bulamaz hareket edecek olsa da, boşuna enerji tüketmiş olur. Bunu iyi bilen ayılar kış uykusuna yatar. Ayağını yalamakla yetinir yazın gelmesini bekler. Başka yapacak bir şeyi yoktur.

 
Yorum yapın

Yazan: 06 Ekim 2024 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , ,

KIRMIZI

30.12.2023- Özhan ÇAKICI-Etimoloji- Sözcüklerin ve Deyimlerin Kökeni Grubu Moderatörü

Türkçede kırmızı Arapçadan gelen Kırmızı, Türkçeden gelen kızıl ve al olmak üzere üç temel kelime ile ifade edilir. Arapçadaki kırmızı Kermes Echinatus Latince isimli kırmız adı da verilen kırmızı rengi üretmek için kullanılan bir böcekten gelmektedir. Türkçedeki kızıl isminin kızarmaktan geldiği kolayca tahmin edilebilir. Al isminin ise alaca kelimesinde olduğu gibi ak ve kara dışında tanımlanan üçüncü renk olduğu başlangıçta renkli, karışık renk anlamına geldiği zamanla kırmızıya doğru evrildiğinin düşünülmesi tutarlı olacaktır.

Arapça’da kırmızı için kullanılan diğer bir isim ahmer أحمر ’dir. Kızılay olarak bildiğimiz kurumun kuruluşundaki ilk isminden Hilal-i Ahmer den dolayı biliyoruz. Aslında hamr خمرmayalanmadan dolayı şarap anlamında kullanılır. Hamur’da mayalanmış, kabarmış demektir. Mahmur مخمور kelimesi de sabahları tam ayılamamış olmayı tanımlarken aslında şarap içmiş, içkili anlamına gelmektedir. Kilis’e yolu düşenlerin mutlaka yediğini tahmin ettiğim muhammara denilen etli yemek aslında salçalı bir tür et yemeğidir. Salçanın kırmızı renginden dolayı kırmızı ile ilgili ismini almıştır.

Farsçadaki kırmızı içi kullanılan kırmız Hint Avrupa dilinde kurtçuk anlamında *kwrmi olarak tahmin edilen kök kelimeden gelmektedir. Sanskritçeye krmih कृमि olarak geçen kelime, İngilizcede kırmızının bir tonu olan crimson olarak yer bulmuştur.

Eski Hint Avrupa dilinde kırmızıyı tanımlayan diğer bir kök h₁rewdʰ eski Yunancada kırmızı rengin bir diğer ismi olan erithoros ἐρυθρός olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kökten dilimizde Eritre olarak bildiğimiz Afrika’da Etiyopya’nın Kızıldeniz tarafında kalan ülkenin ismi olarak geçmiştir, bu isim de Yunanlıların Kızıl Denize verdikleri Erirtrea Thalassa Ἐρυθρὰ Θάλασσα isminden gelir. Bizim alyuvar olarak adlandırdığımız tıpta eritrosit adı verilen kırmızı kan hücrelerinin isminde de bulunur. Yunanca kırmızı erithros ἐρυθρός ve kap kitos κύτος kelimelerinden oluşur.

Latinceye Rubeus olarak geçen kırmızı renk Fransızcaya bizim şimdilerde dudak boyasına verdiğimiz isim olan rouge – ruj’a dönüşmüş. İngilizcede kırmızı anlamındaki red, pas anlamımdaki rust, yakut anlamındaki ruby isimleri yine bu kökten geliyor.

Yunancadaki kırmızı için kullanılan diğer isim olan kokkino κόκκινο çekirdek anlamına gelen kokos kókkos tane, çekirdek anlamına gelen kelimeden türemiştir. Tavşanmemesi (Ruscus aculeatus) olarak Latince ismini bildiğimiz bir çalı türü ağaççığın meyvesinin renginden dolayı bu ismi aldığı biliniyor. Türkçede köknar kukunari κουκουνάρι den, mısır koçanına benzetilen kokoreç κοκορότσι ismini buradan alır.

Rusçada kırmızı renk için krasnıy красный kullanılır. Krassivıy красивый ise güzel demektir. Rusyadaki Kızıl meydanın krasnaya ploşad Красная площадь ismi bu yüzden eskiden güzel meydan demekken zamanla kızıl meydana dönüşmüştür. ( Sorulara peşin yanıt bu değişim Sovyet devriminden önce olmuştur)

Bir dilde neden birden fazla kırmızı renk ismi olur. Doğan güneşin renginden, kanın kırmızısından, topraktaki kızıllıktan, şarabın kırmızısından, açık ve koyu renkli bir çok kırmızı tonundan dolayı dillerde kırmızı renk için bulunan kelimeler her dilde farklıdır. Bu nedenle tüm dillerde her zaman kırmızı renge birden fazla isim verilmiştir.

Ö. ÇAKICI ‘YA TEŞEKKÜRLERİMİZLE.

 

Etiketler: , , , , , , , ,

TASI TARAĞI TOPLAMAK DEYİMİNİN ANLAMI

10.10.2023- BİLKE-ALINTI

İlk efsanemiz şöyle. Vaktiyle seyyar berberlerin yasak edildiği bir dönem varmış…

Bu dönemlerde belediye zabıtasını gören berberler sürekli kaçış halindedir. O yasak döneminde berberlerin tek ekipmanı olan tas ve tarağı toplayıp kaçışı bugüne ‘tası tarağı toplama’ olarak geçmiş.

Bağdat’ta Abbas Oş adında meşhur bir dilenci varmış. Mevsimine göre ya cerre çıkmak (yardım toplamak) yahut dilencilik yapmak suretiyle zengin olmuş. Bütün Bağdat’ın tanıdığı bu adamın şöhretinden istifade etmek isteyen bir sefil, Abbas’ı kollamaya başlamış.

Nihayet bir Ramazan gecesinde hamama girdiğini görüp, ardınca içeri dalmış ve kurna başında yanına yaklaşıp şöyle demiş:

Efendim! Bendeniz dilenciliğe başlamaya karar verdim.

Umarım ki bu asil sanatın inceliklerini bu kulunuzdan esirgemezsiniz. Ne türlü usul ve kaidesi var ise bilcümle öğrenmek isterim. Şu mübarek geceler hürmetine lütfediniz.

Bir, her nerede olursa olsun istemeli.

İki, her kimden olursa olsun istemeli.

Üç, her ne olursa olsun istemeli. 

Yeni dilencimiz bu kuralları duyunca hemen Abbas’ın elini öpmüş ve ‘Ben fakirim, bir şeyler ver bana?’ demiş.

Abbas şaşırmış, kendisinin de onun kadar fakir bir dilenci olduğunu hatırlatmış.

Yeni dilenci ikinci kuralı hatırlatmış, herkesten dilenebileceğini söylemiş. Abbas artık diyecek bir şey bulamamış ve ‘Bu kurna başında ben şimdi sana ne verebilirim be adam? Elbisem dışarıda, paralarım evde. İşte ortada bir tasım, bir tarağım var!’

Dilencimiz üçüncü kuralı hatırlatmış, “Her ne olursa olsun istemeli, ben tasa tarağa da razıyım.”

Abbas’ın dili tutulmuş, tasını tarağını alıp hamamdan çıkıp gitmiş. O günden sonra dilenciliğe tövbe eden Abbas neden bu yoldan ayrıldığını soranlara ‘Tası tarağı toplattık, bu işler bizden geçmiş…’ dermiş.onedio.com

Mehmet Kadir KOCABAŞ: Osmanlı İstanbul’unda elit kesimin gittiği meyhanelere “Gedikli” denirdi. Bunlar loncaya bağlı legal yerlerdi. Orta sınıfın müdavim olduğu illegal meyhaneler ise “Koltuklu” idi.

19. Asrın ortalarında sadece Istanbulda 80 gedikli vardı. Koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor. Alt gelir gruptakilerine hizmet eden seyyar meyhaneciler ise “Ayaklı” diye anılırdı.

Sayıları 800’ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi. Bu onların tanınma alametleriydi. Bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu. Bu kadehlere rakı tası anlamında “tas-ı arak” adı verilirdi. Zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağını gizleyerek kaçmaları gerekiyordu. Bugün kullandığımız “tası tarağı toplamak” deyimindeki tarak, bilindiğiniz saç tarağından değil rakı anlamındaki “arak” tan gelmektedir.(Taner Iriz’den alıntı).

 
Yorum yapın

Yazan: 10 Ekim 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , ,