RSS

Etiket arşivi: sinop bilke

SÖZ BİTTİ BEN DE BİTTİM

22.02.2023- A. Yaşar SARIKAYA

Görünenin arkasındaki gerçek, aslında bize sessizce haykırır. Duyargalar durumu algılar ve her şey anlamını yitiriverir. Gerçek yüze tokat gibi iner, sarsılır insan. 99 depreminde de aynısı olmuştu. 24 sene geçti, bu sefer de 10 il felaketi yaşadı. Fay hattının dili vardı, o bizimle konuştu. Bilim adamları o sesi duydu ve deprem haritasını çıkardı. Bile bile lades olunca, binalar yıkıldığı gibi hepimiz de yıkıldık.

BİLKE olarak, 18 Şubat günü Sinop KYK’da misafir olan depremzede çocuklarla buluştuk. Pastel boyalarımızı ve resim defterlerimizi çocuk sayılarına ve yaş gruplarına göre aldık. Yönetim ve Denetleme Kurulundaki arkadaşlarımız ve çocuklarla birlikte salonda RESİM dersi yaptık.

Önce MUTLULUK öyküsü ile başladık konuşmaya. İlgiliydi çocuklar, önermesi, sorular ve cevaplar derken bir taraftan da resim yaptılar.

Çocuklardan biri bana seslendi

“resmime bak”diye.

Baktım “ne güzel kalp yapmışsın, bak önünde renkler de var istersen boyayabilirsin” dedim. “Hayır boyamak istemiyorum” dedi. İşte o an, SÖZ BITTI BEN DE BİTTİM

Deprem bir daha yaşanmasın demek çok kolay. Esas olan önlem almaktır. Artık bu ders yetmiş olmalı. Müteahhitlere verilen imar izinleri, izini veren yetkililer, belediyeler, resmi makamlar sorumluluğu almak zorunda. BU BÖYLE GİTMEMELİ.

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , ,

DEPREMİN GELMESİNİ BEKLEMEYELİM TEDBİR ALALIM

18.02.2023-BİLKE

Güzel bir Sadi Sirazi hikayesine yer veriyoruz bu gün. Neden mi? Anadolu deprem bölgesi, biliyoruz ki her an risk altındayız. Rastlantılara teslim olup “saldım çayıra mevlam kayıra” anlayışı bizi korumayacak. Deprem bize uğramadı diye duyarsız olamayız. Artık Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ilk önlem paketi DEPREM olmalıdır. Elimiz kolumuz bağlı gibi depremi bekleyemeyiz.

KIYMET BİLMEK

“Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı.
Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Sakinleştirmek için çok uğraştılar, ama bir türlü mümkün olmadı.
Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı,

‘Müsaade buyurursanız ben onu sustururum’ dedi.

Padişah da ‘Lütfetmiş olursunuz’ dedi.
Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler.
Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı.
Yaşlı adamın yaptığı iş padişahın hoşuna gitti.

‘Bu işte hikmet nedir’ diye sordu.

Yaşlı adam cevap verdi:
‘Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu.
İşte bunun gibi, sıhhatin kıymetini de hastalığa tutulanlar bilir. Bir felakete duçar olmayan kimse de huzurun kıymetini bilemez Ey karnı tok kişi! Arpa ekmeği sana hoş gelmezse de bana nimettir. A’raf cennettekilere cehennem olsa da cehennemdekilere cennettir.

Yarini sinesine saran aşıkla, hasretle gözü yollarda kalan çaresiz kişi bir midir?

KAYNAK:Gülistan – Sa’di-i Şirazi- Okunmaya değer hikayeler eğitim sitesi

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Şubat 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , ,

Depreme Dayanıklı Yapılar İçin Beş Önemli İpucu

17.02.2023- MAKALE- İlay Çelik Sezer

FOTO: Hatay’da yıkılan bina tabelası

İlay Çelik Sezer – TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi- Depreme Dayanıklı Yapılara Yönelik Yeni Teknolojiler

Rijitlik ve Dayanım:

Yapıların uygun düşey ve yatay (ama özellikle de yatay) rijitliğe ve dayanıma sahip olması gerekiyor. Yapılar kendi kendilerine ayakta kalabilmeleri için çoğunlukla zaten düşey doğrultuda belirli bir dayanıma
sahip olacak şekilde inşa ediliyor. Ancak depremler binaya düşey yüklere ek olarak yatay yükler de getirdiği için yatay
doğrultudaki dayanımının ayrıca ele alınması gerekiyor.


Planda ve Düşeyde Düzenlilik:

Bu özellik binanın yatay yönde itki aldığında nasıl hareket ettiği ile ilgili. Deprem
güvenliği alanındaki uzmanlar deprem sırasında binanın her yerinin eşit derecede hareket etmesini, böylece enerjiyi herhangi bir tarafa daha fazla kuvvet gelmeyecek şekilde dağıtmasını ister. Eğer binanın planında veya düşeyde düzensizlik varsa bina sarsıldığında zayıf noktalarda hasar meydana gelebilir ve bu hasar binanın tamamına yönelik bir hasarı da beraberinde getirebilir.

Yedekli Tedbirler:

Uzmanlar binalarda depreme dayanıklılığa yönelik birden fazla stratejinin kullanılması gerektiği, böylece birinin bir şekilde işe yaramaması durumunda binayı koruyan diğer tedbirlerin de hazır bulunması gerektiği konusunda hemfikir.
Temel: Sağlam bir temel depremler ya da başka afetler söz konusu olsun ya da olmasın tüm binaların sahip olması gereken önemli bir özellik. Farklı zeminler, binaların temellerinin farklı şekillerde sağlamlaştırılmasını gerektiren farklı özelliklere sahiptir. İlgili profesyonellerin inşaata başlamadan önce zeminin özelliklerini iyi anlaması ve buna göre plan yapması çok önemlidir.


Kesintisiz Yük Zinciri:

Bu özellik binanın yapısal olan ya da olmayan tüm parçalarının birbirine sağlam bir zincir
gibi bağlanmış olmasını ifade ediyor. Binada çok sayıda güçlü nokta bulunması, deprem ya da başka afetler sırasında
etkiyen kuvvetlerin binanın belirli bir yerinde yıkıcı hasar oluşturmak yerine eşit şekilde dağılmasına yardımcı olur.

algılayıcılar depreme ilişkin sismik etkinlikleri belirlediğinde algılayıcı ağı bir hava kompresörüyle haberleşiyor ve kompresör uyarıdan sonraki yarım saniye içinde bina ile temeli arasına hava basıyor. Hava yastığı yapıyı yerden 3 santimetreye kadar kaldırarak yapıyı yıkıcı olabilecek kuvvetlerden yalıtıyor. Deprem sona erince kompresör devreden çıkıyor
ve bina yeniden temeline oturuyor. Bazı deprem yalıtımı yöntemleri verimli ve ekonomik açıdan elverişli şekilde eski
binalara da uygulanabildiği için avantajlı bulunuyor.

Darbe Emiciler:
Binalara depreme karşı dayanım kazandırdığı kanıtlanmış bir diğer teknoloji de taşıt endüstrisinden ilham
aldı. Motorlu taşıtlardaki istenmeyen sarsıntıları kontrol eden amortisörler, yoldaki sarsıntılardan kaynaklı
kinetik enerjiyi bir hidrolik sıvı tarafından emilen ısı enerjisine dönüştürerek titreşimlerin şiddetini azaltır.

MAKALENİN TAMAMI:

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

MUTLULUK

15.02.2023- Nihal TURHAN- Görkemli Hatıralar ve Sanat

Okulda öğretmen her çocuğa birer kağıt verir ve, “Üzerine kendi adını yaz, kağıdını buruştur ve havaya at” der.

Her öğrenci kağıdını, adını yazdıktan sonra buruşturur ve havaya atar. Öğretmen, ” Şimdi kendi kağıt parçanızı bulmak için beş dakikanız var” der.

Öğrenciler bu beş dakika içinde ararlar ama kendi kağıtlarını bulamazlar. Sonra öğretmen öğrencilere, “Şimdi yerdeki herhangi bir kağıt parçasını alın, isme bakın ve bu kağıdı o kişiye geri verin” der.

Sadece birkaç dakika içinde herkes kendi kağıdını geri almıştır. Öğretmen kendisine merakla bakan çocuklara “Mutluluk da aynıdır. Sadece kendi mutluluğumuzu bulmaya çalışırsak işimiz zor! Ama birbirimize bakarsak, insanlara yardım edersek mutluluğu bulmak kolay! ” der.

 
Yorum yapın

Yazan: 15 Şubat 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

Aranızda ANNESİ olmayan var mı?

05.02.2023- BİR YETİŞTİRME YURDU ÇOCUĞUNUN KALEMİNDEN

Çok küçük yaşta verilmişim yurda hayal meyal hatırlıyorum, Babam yukarıda işlemleri tamamlarken biz de aşağıda bekliyorduk! Günler, aylar hatta yıllar birbirini kovaladı. Babam hiç aşağı inmemişti ve ben biraz büyümüştüm. Okul çağına geldiğimde üst kata çıktım, sanıyordum ki Babam hala orada, meğer orası yurdun idare katıymış.

Henüz büyümemiş olacağım ki, yukarı bakmayı bırakıp artık geldiğimiz yollara bakıyordum. Çok iyi hatırlarım sanıyordum evin yolunu. Yuvanın bahçe duvarından bakınca görünen bir evi amcamın evi sanıyordum,

Çocukluk işte güneşli günde insan gözünü kapatip parmağı ile gözüne hafif bir baskı uygulayınca göz bebeğinin yansımasını görür ya işte ben artık o karanlıkta arıyordum babamı.

Abim benden 4 yaş büyüktü, o yuvadan yurda geçtiğinde daha da yalnız kalmıştım. Bu ayrılış, biraz daha büyütmüştü beni, 8 yaşında kocaman bir delikanlı olmuştum ve artık kimsenin yolunu beklemiyordum gelmeyecekler, gelmeyeceklerdi, bunu anlamış olduğumdan artık kızmaya bile başlamıştım. Babama beni yuvaya bıraktığı için ona kızıyordum.

Sahi bir çocuğun Annesi olmalıydı.!(okuduğunuz bu cümleyi yazarken bile boğazımın düğümlendiği, ve hala aynı hayallerimin hatırıma geldiğini belirtmek isterim)

Hiç yaşamamış olduğum bir duyguyu tarif edemem tabi, okul yıllarımda öğrenmiştim bu mahrumiyeti. 3. Sınıfta Ders Müzik Anneler günü yaklaşıyordu galiba konumuz bu..! Öğretmenimiz erkekti ve ben erkek öğretmenleri pek sevmezdim belki de babama kızmaya başladığımdan olabilir.

Dersin sonlarına doğru öğretmen benim dikkatimi çeken soruyu sormuş ve benim parmağım ilk kez bir soruya cevap verme heyecanı ile herkesten önce yukarıya kalkmıştı. Bende biraz gurur hissi olmuştu sorunun cevabını çok iyi biliyordum çünkü.!

Biraz yaramaz bir öğrenci olduğumdan dersi kaynatmayayım diye ön sıraya oturtulmuştum. bu nedenle öğretmen, kime söz hakkı verecek diye biran aklımdan geçirirken öğretmenin gözlerinin benim üstünde olduğunu fark ettim. Onun gözlerindeki üzgün ve mahcup görünüşü görmem soruya cevap verme heyecanımı yok etmişti.

Hafifçe arkama döndüğümde ise sınıfta tek parmak kaldıranın ben ve tüm sınıfın gözlerinin benim üstünde olduğunu görmüştüm ağır bir yük binmiş gibi yavaşça indirirken kolumu, öğretmen mahcup bir ses tonu ile tekrar eder gibi yeniden bu defa sadece bana sormuştu.

Senin ANNEN yokmu.?

Aslında parmak kaldırarak vermiştim sorunun cevabını. Bu derste hayat kurtarır gibi yetişmişti zil sesi 3. Sınıf teneffüs heyecanı çabuk değişiyor. Çocuklara duygularımı belli etmemek için coşku ile zil çaldı diyerek koşup teneffüse çıkar gibi kaçmıştım Sınıftan bir kara bulutun içinde şimşekler çakıyordu üstümde. Okul bahçesinde eski okuldan kalma kimsenin pek gelmediği bir binanın arkasında bulmuştum kendimi duvara yaslanarak orada haykırmıştım sorunun cevabını:

Annem yok, Annem yok. Annem yok

İşte O gün öğrenmiştim Bir çocuğun Annesinin olmasının gerektiğini.

KAYNAK:HAYAT KÜTÜPHANESİ

https://www.facebook.com/search/top?q=hayat%20k%C3%BCt%C3%BCphanesi

BİR YETİŞTİRME YURDU ÖĞRENCİSİNİN KALEMİNDEN

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Şubat 2023 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

İŞİTME ENGELİ ve GÜL USTABAŞ GENÇ

02.02.2023- Gül USTABAŞ GENÇ

Gül Ustabaş Genç: “Bir işitme engelli, normal insanlarla beraber nasıl eğitim alır? Sizce almalı mıdır?”

Kendimden bahsederek gireceğim konuya..

Normal bir çocuk olarak başladığım ilkokulun 2.sınıfında aniden hastalanmam ve bunun sonucu işitme duyumu kaybetmemle önce şehirlerarası yolculuklarla doktorlara götürülme sürecim başlamış sonra da “bu kız artık duyamayacak” sözüyle mecburen Sinop’a dönmüştük.

Doktorların tavsiyesi; benim konuşma yeteneğimi kaybetmemem için normal okuluma devam etmem yönündeydi. Ben artık sudan çıkmış balık gibiydim ve artık karada yüzmeliydim..

Sevgili öğretmenim Sabriye Özcan’ın kabulüyle, tekrar sınıfıma dönüyorum. o zamanki duygularımı bugün çok fazla hatırlayamıyorum.. (tek tesellim ağlamak oluyordu.)

İlkokulu başarıyla bitirince tekrar aynı soru karşımıza çıktı? Beni hangi okul bu halimle kabul edebilirdi?

İstanbul Göztepe Sağır ve Dilsizler okulunda yapılan görüşme sonucu, oranın müdürü de normal okula devam etsin diyordu, oraya kabul edilirsem konuşmayı unutacak, kendimi işaret diliyle konuşur bulacaktım..

Okullar açılıyor… Ben hala ortadayım.. En sonunda orta kısmı da olan kız meslek lisesine götürülüyorum “hiç olmazsa bir sanatı olsun, muhakkak okusun” diyen ailem sayesinde.. Önce kabul etmek istemiyorlar ve sonra deneme yapmak koşuluyla mecburen kabul ediliyorum. O güne dek bir öğretmenim varken, birden çoğalıyor sayısı.. Her gelen öğretmenle tanıştırılıyorum.. En zoru İngilizce dersi.. Duymayan bir kız bu dersi nasıl alacak? Kendi halime bırakılıyorum, bende ki hafıza, tüm yazılanları soru ve cevapları ezberlememe neden olduğu için (arkadaşlarımın yaptığı okunuşla yazma hatası bende olmuyordu) İlk sınavda 99 almıştım, ne ilginç değil mi? İlk yarıyılı teşekkürle kapatıyorum ve benim eğitim hayatım böylece devam ediyor..

Hayatımda çok önemli yer tutan öğretmenlerimi, hepsini sevgi ve saygıyla anıyorum.. Aynı zamanda satranç oynadığımız İngilizce öğretmenim Erdinç Bey’i, bana toplum içinde nasıl hareket edeceğimi öğreten Başmüdür yardımcımız Zekiye Hanımı, sesli okumama önayak olarak dışa dönmeme sebep olan Türkçe öğretmenim Sevim Hanımı, bana duymadığım halde flüt çalmayı öğretmeyi kafasına koyan ve başaran müzik öğretmenim Tülin Hanımı…Ve burda yazamadığım diğer hocalarımı.. İnanın onların emeğini hiçbir zaman ödeyemem.

İmkansız bir şey yoktur, istediğiniz takdirde herşey olur.. Ve ben lise sonda, üniversite sınavına giriyorum.. Tutturmuşum o güne kadar “doktor olacağım” diye.. Engelli raporu alırken heyet başkanı bana soruyor “hastalarını nasıl dinleyeceksin?” Üniversite sınavında da engelli olduğum için sınıfımda özel görevli bir hanım vardı, sınavdan sonra ne doğrultusunda tercih yapacağımı sorduğunda, tavsiyede bulunmuştu.. Gerçekçi olmamı, ilgi duyduğum ve başarılı olacağım alanlarda tercih yapmamı tavsiye etmişti. Onun tavsiyesine uydum, tercihlerimi öyle yaptım. Ve 5.tercihim olan İstanbul MSÜ Moda-Konfeksiyon bölümünü kazandım.. Üniversite ve sonrasını diğer yazımda anlatacağım.

Görülüyor ki; insan olmak kulak-göz, ayak-el ile değil, kafa ve kalp ile- istemek-başarmak ile mümkün oluyormuş.

Engellilere normal insanlarla beraber eğitim verilmesini savunuyorum. Engelli bir yakınınız ya da tanıdığınız varsa onların eğitimi için her türlü olanağı kullanın, engelleri kaldırın, Acımayı “bir işe yaramaz” gözü ile bakmayı bırakın. Ben görmediği halde resim yapan, duymadığı halde gitar çalan gördüm.. Belki sizde görmüşsünüzdür..

Tarihe bakınca da, Beethoven’in 9.senfonisini işitme engelli olarak yaptığını, Helen Keller’in hem sağır-dilsiz hemde kör olmasına rağmen 5 dil öğrenip kitap yazdığını, bisiklet ve kano kullandığını, Marlee Matlin’in ise Oscar kazanmış Amerikalı sağır-dilsiz bir oyuncu olduğunu görebilirsiniz. Edison’u ise bilmeyeniniz yoktur, peki onunda işitme engelli olduğunu, Graham Bell’in de telefonu gerçekte işitme engelli eşine, işitme cihazı icat etmek isterken bulduğunu biliyor muydunuz?

Sağlık-mutluluk ve engelsiz bir hayat dileğimle…

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Şubat 2023 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , ,

“HANGİ ŞİİR ONARIR BU TAŞ KÜREYİ” 

30.01.2023-A. Yaşar SARIKAYA

Bu ad, al beni oku diye frekans ötesi seslenen kitaplardan birinin adı. Bu düşündürücü soru cümlesi,  herkesi düşündürdü mü bilmiyorum. Ah taş küre sen,  “SER KÜRE” mi yoksa “YER KÜRE” misin dedim içimden. Biraz geç kalsam da, kitabı Sinop Kitapevinden aldım ve okudum. 

Okudum ki, format atılmamış özgür şiirler, özgün algoritması içinde dizelere dökülüyor; evrensel matematiği yadsımıyor ve analitik düşün boyutunda akıp gidiyor. 

Var yoktan doğmadan, evren evirilmeden önceye sürüklüyor insanı. Anlam doygunluğu, sizi takyon kanatlarında uçuruveriyor zamandan, zamana. Varoluş evrelerinin kesitlerinde konaklıyor, milyarca yılın hafızası içinde gezgin gibi geziyorsunuz. Zaman bükülüyor, şiir sizi kara delik gibi içine çekiyor. Sorgulamalar, yeni sorgulamalara açılıyor ve şiir şimdiki zamanın açıkta saklı gerçekleri ile okuru yüz yüze bırakıyor.

Sancılar içinde doğan şiirin ağlayışını duyuyorsunuz, mutluluğunu da. Duyargalar aktifleşiyor, çoklu duyunun kapıları açılıyor.  Uyaklar ve noktalama işaretleri anlam derinliğine şapka çıkarıyor, yok oluyorlar.  Yol mitolojiye açılıyor, nesneler varlıklar dizelerde can buluyor.

   İlyas TUÇ’un dizelerini okudukça, çocukluğuma döndüm. O zamanlar, anlam giymemiş çıplak sözcüklere, herkesin kendi anlamını yüklemesi ilgimi çekerdi. Doğru hangisi diye düşünür dururdum. Düşün değirmenimde, sorular döner ben yorulurdum.

Örneğin,“uyku gelir” diyoruz ya. Uykunun ayakları mı vardı da geliyordu? O geliyorsa ben onu neden görmüyordum? Ah, uykuyu görmek için uykusuz kaldığım geceler. İncitici söz mü yoksa iğne batması mı daha acıydı ki? Yani ten acısı mı can acısı mıydı fazla olan. İğneyi elime batırıp, test ettiğim günler ah. Sorular, sorgulamalar, yine sorular tekrar sorgulamalar. Ah çocukluğum.

İlyas Hocam, şiirlerinizle beni geçmişe götürdüğünüz gibi, çocukluğuma da götürdünüz. Kemal Koca kitabını ne güzel isimlendirmiştiniz. “HERKES İŞİNDE GÜCÜNDEYDİ”. Yazanlar yaza dursun, söyleyenler söylesin, herkes işinde gücünde ya İlyas Hocam. Okurlar bu kitapla buluşmalı ve okumalı.

 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

//ayşe’ce//

07.01.2023-BİLKE

Sabahları erken uyanıp ananemi izlemeyi severdim. Elini yüzünü yıkar idare elinde önce dama inerdi. İneklerin samanlarını verir, damı temizlerdi. O sıra ezan okunur sessizce pencereyi açar dua eder namazını kılar,ardından tekrar dama iner inekleri sağardı.

Kuzineyi yakar , sütü süzer tencereyi yanan kuzinenin üzerine koyar radyoyu açardı. Saat 6,5 gibi olmalı türkü saati. Süt taşmasın diye beklerken dinlediği türkülerle gözleri dolar,kederli kederli elini sallardı.Kaynayan süt tenceresini tezgaha bırakır ılımasını beklerdi. Bu arada da ajans saati gelmiştir,haberleri dinler söylenirdi hayat pahallılığına dair. Demek ki her dönem yaşanmış bu.

Haberler bitince pili bitmesin diye radyoyu kapatır günlük işlerine bakardı. Bu arada da gün aydınlanmıştır. Onu izlediğimi bilmeden bana seslenirdi. “Ayşenur öğlen oldu kalk “ oysa gün yeni aydınlanmış ananem işlerinin çoğunu bitirmişti. Kahvaltı zamanıydı bol tere yağında pişmiş yumurta kendi elleriyle yaptığı peynir sıcacık sac ekmeği …

Bugün pazar yine anılarda gezeledim. Sağlıklı mutlu huzurlu pazarlarınız olsun sevdiklerinizle, GÜNAYDINNNN…!!

25 Aralık 2022

//ayşe’ce//

 
Yorum yapın

Yazan: 07 Ocak 2023 in KONUK YAZARLAR

 

Etiketler: , , , , , , , , , , ,

EĞİTİM İÇİN SEFERBERLİK

31.12.2022- BİLKE

Şeyda Yüksel

Kırsallar, yatılı bölge okulları, yatılı ilköğretim okulları ve buralardan çalışarak iyi puan alan öğrencilerimize, kuruluşumuzdan beri elimizi uzatabildiğimiz kadar uzatmaya çalışıyoruz. Köylerin kültürel hafızası, somut olmayan kültürel mirasının korunması için araştırıyor, arşivliyor ve geleceğe kaynak bırakıyoruz.

Okulun önünde

Bu yolda yürekten çalışanlarla her zaman yolumuz kesişiyor. Samsun’da bir bankada çalışan Şeyda Yüksel Özdemir, Dikmenli bir dedenin torunu. Dikmen İlkokulu için başlattığı 75 adet Okul Çantası Hediye Projesini sosyal medyadan öğrendik. Bu güzel amaçta yolumuz kesişti.

Dernek olarak zaten her yıl Paylaşım Projesi Kapsamında Dikmen, Durağan, Saraydüzü Yatılı Bölge Okulları ve halk için koliler gönderiyorduk. Projeye katkı vermek için Şeyda Hanım ile haberleştik ve BİLKE olarak önce 10 çanta, sonra da Yücel DEMİRHAN’IN 5 adet çanta katılımıyla 15 adet çanta desteği sağladık.

Kültür Bakanlığı ile derleme ve araştırmalar yaparken, Balkan, Kafkas, Kırım göçmenlerinin yerleştiği köylerde çalışmalarımız çok güzel ilerler. Halk oyunu, yemek, sözlü anlatılarda o kadar isteklidirler ki, işimizi kolaylaştırırlar.

Her köyde aynı kaliteyi yakalamak istiyoruz. STK’lar, sanatçılar köylerde ne kadar çok etkinlik yapar, kültür alış verişine zemin hazırlarsa toplum kalkınmasına destek sağlamış olurlar. Bu amaçla, hiç vaz geçmeden çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Köylerde bilge yaşlılarımız vardı eskiden. Şimdilerde bilge de TV telefon; rehber de TV telefon. Her birey TV dizisinin jönü sanısıyla, çalışmadan kazanma yolunda ilerliyor. Dernek olarak kırsallar ve dezavantajlı gruplarla iletişimimize devam ediyoruz, edeceğiz. Şeyda Yüksel ve arkadaşlarına, derneğimizin projelerine destek veren herkese teşekkürlerimizle.

BİLKE-BİLKE-BİLKE

 
Yorum yapın

Yazan: 31 Aralık 2022 in Eğitim

 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,

TARZAN “TARZAN KALINCA”

23.12.2022-A.Yaşar SARIKAYA

Hafızamda, keskin bir bıçak gibi saplı duran bir film sahnesini anımsadıkça, insanlık nereye gidiyor diye düşünürüm. Tarzan, ormandan kent ortamına getiriliyor. Zengin bir evde, vahşi hayvan kafalarının duvarda sergilendiğini görüyor. Sürek avı, sanki çok büyük kahramanlıkmış gibi zevkle, kahkahalarla, gururla anlatılıyor.  Duruma “tarzan kalmak” deyimindeki gibi kalıyor Tarzan.

 “Sizi öldürmek mi istediler, aç mı kaldınız neden öldürdünüz?”  diyor.

Kahkahalarla gülmelerini, gurur ve zevkle bile isteye öldürdüklerini neden iştahla anlattıklarını anlayamıyor. Tarzan, orman kurallarını çok iyi biliyor ki, hayvanlar ya açlıktan ya da kendilerini korumak için öldürürler. İnsanlar nasıl yaratıklar ki, zevk için öldürüyor diye kahroluyor.  

Gelelim dünyadaki aslan avına. Aslan avı, Asurlular, Mısırlılar dönemlerinden beri hep güç göstergesidir. Asurbanipal yıl MÖ 645-640, “geniş bozkırda azgın aslanlar, vahşi bir dağ ırkı bana saldırdı ve krallığımın aracı olan savaş arabasını sardı. Tanrı Aşur ve tanrıça İştar’ın ve büyük tanrıların emriyle. Ben bu aslan sürüsünü dağıttım, tanrılar bana üstün güç ve kuvvet verdi” der. Sonra da dünyaya kendisini kahraman bir kral olarak sunar.

 Güç gösterisi, ah bu güç gösterisi yok mu? Makam mevki, para pul, beden kuvveti, silah gücü gibi tüm güçlerin ortak paydası EGO ve EZMEK fiili değil midir?

Kadın cinayetleri, canavarlıkların, dolandırıcılıkların artması, siyasi iktidarların ben iktidarım güç bende tavırları bitmedi, bitmiyor. Dini gruplar, şeyhlerini Allah ile eş tutuyor. Siyasi partiler, partilerini ulu ve yüce kabul ediyor. Dağ terörü, emperyalist güçlerin finanse etmesiyle çocukları ütopyalarına kurban ediyor.

 Filmdeki Tarzan’ın sözü her aklıma geldiğinde, insan denen varlığın kötülük sınırlarının olmadığını görüyorum. Her an esneyen ve büyüyen bu kötülük sınırları, kapkara alanlarını akıl almaz boyutlara ulaştırıyorlar. Bilişim çağı, karanlıkları durdurabilseydi, eşit koşullarda uygarca yaşayabilseydik.    

 
 

Etiketler: , , , , , , , , , , , ,